Ana içeriğe atla

Milano & Siena Seyahati


         
Bonjorno :) 
Turda ilk kısa durağımız, benim için İtalya'da tekrar giderimde ne yazık ki sonlarda olansa da,
Lombardiya'nın başkenti, İtalya'nın en zengin, en gelişmiş 2., kuzeyin lüks, ihtişam barındıran renkli şehri, Önemli iki futbol takımının memleketi; İnter ve Milan (Rehberimiz Milan takımının Çinlilere satıldığını bundan dolayı İtalyanların yavaş yavaş Milan'ı tutmaktan vazgeçtiklerini belirtmişti, dipnot olsun :))

Tüm heybetiyle devasa katedral, Duamo di Milano,


Bu katedral şehrin göbeğinde belki de en çok etkileyecek ihtişama sahip tüm benliğiyle karşınızda, öyle ki kadrajınıza zor sığacak. :) 


Yürüyen moda, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden, benimse alışveriş vitrinlerinden ziyade o ambiyans ve kubbe işlemelerine hayran kaldığım, Galleria Vittorio Emanuele II,
Prada, Gucci, Georgia Armani, Versace gibi dünyaca ünlü pek çok mağazayı barındırıyor, meraklısına duyurulur :) 
Yine meydanda müziğin tadını çıkarıp, kuşlara yem atabilirsiniz :)


Ağustos ayında Milano sıcağında, bir dondurmacı önerimiz olmasın mı?, hemen merkezde Duamo di Milano'nun karşısında buyrun :) (Yanılmıyorsam 3 Euro bir top doyurucu dondurma fiyatıydı.) Zaten 3 aşağı 5 yukarı dondurma fiyatları böyle bu arada her yerde Gelato görceksiniz, dondurma demek, dipnot olsun :)

Öneri: Ciacco Gelato senz'altro

Yemek içinde, alışveriş merkezinin içinde bir kaç restoran bulunmakta, ancak yine katedral karşısında dondurmacının yanındaki pizzacılarda da uygun fiyatlara karnınızı doyurabilirsiniz. (Fiyatlar: 9-10 Euro gibi)
Tabi dünyanın en büyük tiyatrolarından, La Scala'yı da es geçmeyelim onu hatırlatacak.

SİENA
Rotamız güzeller güzeli, geleneklerini sürdüren Toskana bölgesinde ki en çok sevdiğim İtalyan şehirlerinden olan Siena. Gerçi bu bölgede ki her şehir güzeldi galiba. :) Unesco Dünya Mirasları Listesinde olmasına şaşmamak lazım...
Salyangoz mahallesi ahırı

Bu Orta çağ şehri ile ilgili en önemli unsur Palio at yarışları festivali ve bu yarışlara ev sahibi yapan mahalleleri. Şehir küçük, yürüyerek keşfedilebilir ama bir o kadar güzel ve samimi meydanı, sokakları, evleri ve insanları barındırıyor diyebilirim. Şehirde atların konaklaması için öyle ahırlar var ki daha önce böyle ahır görmemiştim diyeceğiniz cinsten güzel :) Yukarıda salyangoz mahallesinin ahırını görebilirsiniz- sembolleriyle mahalleler geleneklerini sürdürmenin en güzel ve şaşırtıcı örneği :) 


                                                                                                  
Balkonda asılı bayrak, rehberimizin anlatımına göre, Salyangoz mahallesinin bayrağı ve mahallede aşağıda bilgilendirme panosunda da gördüğünüz gibi  Maria Luissa isimli mahalle sakini 91 yaşında hayata gözlerini yummuş ve bu bayrağın katlı olması da o mahallede ki yası  ifade ediyormuş.



                                            Kaplan mahallesi                                                
Fazıl Say'ın da 2008 yılında konser verdiği yer Palazzo Chigi- Saracini saray aslında ama müzik okulu  olarak faaliyet gösteren tarihi yerlerden  biri.

At yarışlarının da sergilendiği o çok geniş meydanın etrafında restoranlar bulunuyor dilerseniz çok pahalı olmayan bu restoranlarda yemek yiyip, yine aynı yerdeki hediyelikçilerden hediyelerinizi alabilirsiniz.
                                                     
                                                                 
                                                         

Tutuk bir modda bir sürü videom bulunsa da yüzümdeki uykusuzluğa rağmen var olan mutluluğum bu şehirle ilgili ipucuyu size vermiş olsun. Toskana bölgesine gidiyorsanız, muhakkak bu samimi şehri görmenizi tavsiye ederim. Tabi turla gitmiş olmamızın verdiği bölgeler arası geçiş rahatlığından, yol rotanızı kendiniz çizdiğinizde oluşacak durumu  belki bir sonraki seyahatim, bireysel olursa o zaman belirtebilirim :) 

Arrivederci! diyerek bir sonraki güzel İtalyan şehrinde görüşmek üzere :) 
Mutlu seyahatler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...