Ana içeriğe atla

Aşk-Dördüncü Bölüm

Bu yazıyı yazarken benim için çok özel bir yerdeyim. En bomba itirafımla Aşk 4.bölüm geliyor hazır mısınız? 🌊


3 yıl önce aşık olduğum kişinin (lakabı deniz çocuk) (Aşkın benim için zor bir duygu olduğunu aşk 2.bölümde anlatmıştım size) onla tanıştıktan 1 yıl sonra beni getirdiği yerdeyim. (Neresi diye sormayın zira hep bana ait kalacak, bazı zamanlar hala sığınıyorum buranın sıcağına.) 

İlk kez aşkın fiziksel halini 3 yıl önce bu tarihte yaşadım diyebilirim. Fondaysa tam yazıma başlarken çalan Sezen Aksu 'Sen Ağlama' albüm şarkıları. Şu anda 'Geri Dön' çalıyor. O zaman bu yazımın şarkısını Sezen Aksu 'Bu Gece' yaptım gitti. 😀

Özelimi sere serpe açmak değil niyetim fakat 'Aşk'ı anlatırken kendi gözlemimden de bir şeyler katarak anlatıyorum elbette ondan bu anekdotlarla paylaşmak istedim. O kişi ile artık kesişim bir hayatımız yok. Keşke hayat fiziksel bir oluşumla yaşansa, ruhsal boyut vs. çok daha derin tabi. Merak etmeyin niyetim kişi ile yaşananlar/yaşanamayanları ele almak değil.  'Deniz çocuk' dediğim bu kişideki durum bir bedenden farklı benim için. Spotify 'Love of Venus' müzik listemde de  dinledikçe hissedersiniz bunu. 

Bugün 'Aşk' duygusu kişilerden bağımsız mı biraz düşünelim isterim. Belki de aşk bizimle vücut buluyordur olabilir mi?

Şu anda 'Tükeneceğiz' çalıyor. Fazla derinleşirsem beni uyarın olur mu? Çünkü derin denizler hem sevdiğim hem korktuğum şeyleri barındırır.

Hiçbir beklentim yokken bir gün bir pastanede samimi bir gülüş karşıladı Aslı'mı, masum yanımı. Bir videom var 3 yıl önce o güne ait. "Bugün çok tuhaf bir gün oluyor, bilmiyorum." diyorum; gözlerimdeki korku, şaşkınlık, duygu hala izlediğimde çok etkiliyor beni. Peki nasıl oluyor da ben bu duygunun aşk olduğunu bir anda hissedebildim ve itiraf edebildim o 1 dakikalık sessizliğimde kendime. Öyle ki direksiyon derslerimde bile eğitmenim 'çok otokontrollüsün' biraz bırak kendini yolun tadını çıkar demişti bana. Astroloji severler için parantez (Güneş Terazi, Ay Oğlak, venüs Akrep olarak her ne kadar sevgiyi, aşkı yaşamak idealim olsa da ay ve venüs hep temkin hem güvence, akla yatkınlık, sağlam adım, kontrol ister, zor güvenir.

İşaretlere ve zamanlamaya çok inanırım. Aşk da biraz işaretler, seni sürükleyen hayatın bu duyguya hazırsın dediği anda hortluyordur belki de.😀 Şimdi konuyu kendimden soyutlayarak sizi de biraz sorgulamaya davet ediyorum. 

  • İdealize ettiğiniz kişiler mi/ miydi aşkı hissettikleriniz? 
  • Ya da hiç gerçekten aşık oldum dediniz mi? Dediyseniz neden dediğinizin mantıklı bir açıklaması var mıydı? 
  • Kalp atışınız mı hızlandı neydi değişen semptomlarınız? 
  • 'İşte bu o kişi' mi dediniz? Ya da eyvah ayvayı yedim galiba hissi mi geldi? :)
Tüm bu soruların cevaplarına mantıklı açıklamalar gelemiyorsa geçmiş olsun bu gerçek bir aşk. Ya da çok şanslısınız azınlıktansınız da diyebilirim. Çevremde ilişki halinde olan çoğu insan ne yazık ki bu duygudan mahrum. Mantığında/idealize ettiği karakterin vücut bulmuş haliyle aşık olduğunu sanarak ya da buna önem vermeyerek bir süreç deneyimliyor. Neyse herkesin duygusu kendine, kalbin mantığın önüne geçtiği hali biraz acılı olabiliyor ama güzel işte bu duygu. 💐 Bir de bu duyguyu bir tattın mı zor oluyor başka hikayelere girmek. Sana duygusal değer katmayacak kişileri kalbine misafir edemiyorsun, etsen de olmuyor.

Şimdi gelelim aşkın sıkıntılarına. Tabi bu sıkıntılar güzel şeylere de dönüşebilir. :) Aslıcım bu kadar övüyorsun nerede bakalım deniz çocuk demeyin lütfen orası da derin denize girer, alimallah bir düşer çıkamayız.. 😀 

Sıkıntı 1: 'Saçmalamak' aşkın ta kendisinde var bence. Ben duygusal olsa da oldukça mantıklı olduğunu düşünen biriyimdir. Asla beynimden geçenleri karşımdakine yansıtabilecek zekada olamadığımı keşfettim, böyle aptallaşmak ya da argo tabirle ambale olmak hali diyebiliriz. 😀 Söyleyeceğim şeyleri unutup, oldukça dişil enerjiye bürünen bünyemle kendimi tanıyamıyordum.

Sıkıntı 2: 'O sevsin diye kendine yeni meziyetler eklemek' 😀 Burada farkında olmadan yeteneklerinizi keşfediyorsanız teşekküre o kişiye minnete de dönebilir konu tabi. Mesela o sütsüz kahve içiyor diye sütü bırakırsınız, o yüzüyor diye triatlon olursunuz, o koşuyor diye maratonda derece yaparsınız. Bu aşktan. Redd'in pek sevdiğim 'Aşktı bu' şarkısında dediği gibi; 

Uçan balonlar gibi kaçıp yükseldik
Renklerimiz başkaydı belki
Gözden uzaklaşıp patlamak istedik
Bulutlarda yaşıyorduk sanki... Aşktı buuu güzeldi. 🎆

Sıkıntı 3: 'Kendi değerini onun sana verdiği değerle belirlemek/etkilemek.' Bir terkedilme halinde geçmiş olsun geri merkeze, kendi değerinizi, öz farkındalığınızı kazanma evresine geçirmek-iyileşmek oldukça zaman alabiliyor.

Sıkıntı 4: 'Böyle bir aşk görülmemiş dünyada' psikolojisine girmek. Onun gibisinin olmadığına, bir daha asla karşına çıkamayacağına inanmak. Bağın bittiğini kabullenememek. (Tabi bağ bitmeyebilir, buralar da derin denizler arkadaşlar bu nedenle ruhsal arayışlara girmek bir başlarsak bu konuya çıkamayız.) Kısacası kendi kayan eksenini düzeltmeye çalışmak vs. 😀

Sıkıntı 5: 'Kişi senin bütün ayarlarını bozmuştur, yakın çevren bak işte ne hale geldin filan derken sen ısrarla 'Ama bu duyguyu yaşattı, ama beni gerçekten sevdi, ama çevre etkiledi, ama başka bir şey var... 'Ama'lı sebepler üretmeye devam edersin, fabrika ayarlarına dönmeni çok zorlaştırırsın. Kafanı dağıtacak şeylerle, psikolojik sorun haline gelmesin diye kendinden, hissettiklerinden kaçarsın.

Sıkıntı 6: Sanatçı olabilirsin, yazarsın, çizersin, derinleşirsin. Bakın tüm iyi sanatçılar aşık olmuştur. Sen derinleştikçe çevrendeki yüzeyselliklerden uzaklaşır, yalnızlığı seçersin. Oysa günümüzde mutlu insanlara bakın hep yüzeysel şeylerde takılır. Filozoflar mutlu muydu sorgularken?😀

Sıkıntı 7: Bence en sıkıntılısı saçma sapan insanlarla o içinizdeki 'aşk'ı öldürmeye çalışırsanız, çivi çiviyi söker, aman alışırımlarla yazık edilecek bir ömre geçiş yaparsınız.

Elbette aşk çaba ister, emeksiz her aşk tarihe karışmayla karşı karşıyayken belki de bir taraf daha çok sever ve tam da bu aşkıyla tarih yazar. İşte bu kişiden bağımsız o kişinin aşkıyla güzel olandır. İlk baştaki sorumu hatırlayın? Sizce mesele 'deniz çocuk' mu? benim içimdeki güzel 'aşk' duygusu mu? Kişiden bağımsız bu güzelliği en kıymetli haliyle açığa çıkaran, hazineleştiren, güzelleştiren, parlatan, yücelten ben biz değil miyiz?..

4.bölüm sezon finali mi yoksa dizinin finali mi olsun bilemedim fakat sanki bir rahatladık bu akşam ben size bir vesile bir iç döküş oldum güzel okuyucu.

Aşkla kalın, kendinizi sevin, saf özünüz için kendinize teşekkür edin. 🌸

Görüşmek üzere. 💖

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...