Ana içeriğe atla

Franz Kafka- Dönüşüm üzerine


Bu yazı Dürbün Bülten Aralık sayısında son yazılarımdan biridir.Benim için hep kıymetli kalacak bir oluşumda kendi isteğim üzerine bundan sonrasında artık bir okurum.Ancak aldığım güzel tepkilerden ötürü sizlerde memnun kaldığınız sürece blogumdan paylaşımlarım devam edecektir.

Katkısı geçen,hayatımda ki iyi ki yer almış dediğim bu oluşuma Kocaeli Üniversitesi İşletme Kulübü bülteni olan Dürbün'den ulaşabilirsiniz.Banaysa zaten biliyorsunuz: Ben hep buralardayım.Yazsamda yazamasamda... :)
Franz Kafka- Dönüşüm üzerine

Kitaptan bahsedeceğimi sandıysanız yanıldınız.Yaşadıklarımızı anımsatmak için kaleme alınmış bir şey.Entel entel(Dönüşüm ikilemesi) takılmayı bırak yazılarında diye düşünerek beni dönüştürmüş olabilirsiniz olsun hangimiz dönüştürmüyoruz ki birbirimizi bir şeylere.Kızmam yani.Sakin dönüşümüm de takılırım:)

Ama yine de Not: Hala bu müthiş eseri okumadıysanız okuyun, en fazla 1 saatinizi alacaktır zaten.

Gelelim mevzuya. Yoksa siz dönüşmeyenlerden misiniz?  


Eminim, hepimiz hayatımızın en azından bir noktasında karakterimiz Gregor Samsa gibi bir böcek olmasa da bir canlı veya bir nesneye dönüştük. Üzerimize yüklendiğimiz sorumluluklar, içinde bulunduğumuz kimlikler, olmasını istediğimiz hayatın yansımaları aslında hepsi Dönüşüm üzerine. 


Hayır, ben hep aynıydım, hala aynıyım diyorsanız da sizi ve sizi dönüştürmeyen çevrenizi kutlamak gerek. Çünkü hayat sahnesinde aldığımız rollerde bazen sevinerek, bazen istemeyerek sıfatlar verirler. Biraz örneklerle hatırlayalım, belki bir sahnede 'Evet bende buna dönüşmüştümünüzü bulabilirsiniz.

Sahne1: Tembel. Bu sahnede ana karakterimizin itham edildiği bu sıfat çoğu zaman alıştığı, kabullendiği hatta bazen böbürlendiği bir dönüşüm sıfatıdır.'Sende bu tembellik(üşengeçlik, mızmızlık vb. türevleri)olduğu sürece hayat sana tabi uzun gelecek. Bir elinde cımbız bir elinde ayna ooh umurunda mı dünya!' sahnede kullanılabilecek diyaloglardandır. Hepimiz dönüşmüşüzdür diye düşünüyorum bir yerde?

Sahne2: Çalışkan(İnek vb. gibi türevleriyle) Bende bu dönüşümün bir parçası oldum zaman zaman. Aslında çalışkan olmak değil de, bu sıfatı kötü bir şeymiş gibi adledenler biraz korkuttu. Çünkü hayat benim için çalışmadığımda çokta kolay geçmiyor. Bu yüzden kıymet adletmişliğim vardır bu dönüşüme. Ha dipnot, insanlar sizi sizden iyi tanımıyorlar. Tembellik hakkımı da çoğunlukla kullanırım elbet.

Sahne 3: Zeki. 'Maşallah kızımız/oğlumuz pekte zeki şimdi Fortune 500 sıralamasındaki şirketlerden birinde de yönetici. Ah sende Sedat amcanın oğlu Ruşen/ kızı Rahşan:) gibi olabilseydin azcık keşke.’ Zeki olduğu inanılan kişiye de sormak lazım. Bu dönüşüm sanıldığı kadar güzel bir etki bırakıyor mu sende? Mesela zaman zaman bir aptal gibi hissetmeyi istemiş olabilir? Alın size yine bir dönüşüm sahnesi daha. Hep bir sıfat sanki insanın ihtiyacı olan…

Sahne 4:Kurnaz. 'Bizim Bakkal X, Bakkal Y ile rekabeti kızıştırmış. Pastane Z'de bundan nasibini almış. Pastane ürünlerini satmaya başlamış. Bak sen kurnaza! Tam ticaret kafası.

Sahne 5:Sakin. Evet, bu da bende mevcut bir dönüşüm sıfatı sanırım. Çok suskun,naif,kırılgan,hassas vb türevleridir.Zaman zaman beni iyi tanıyan annem ve arkadaşlarımın aksini savunduğu antitez dönüşüm sıfatları 'geveze, konuşkan, hoşsohbet vb. 'Artık sussan' diyalogları bu durumu uzun soluklu kılmayabilir.:)

Sahne 6 hayalperest,7 heyecanlı,8 sıkıcı,9 feminist, sahne 10... 

Hangi sahnede olursak olalım ama kendi sahnemizde, kendimiz olabildiğimiz, dönüşmek zorunda olmadığımız mutlu insanlar olabilmemiz temennisiyle bir sonraki yazıda görüşmek üzere değerli Dürbüncüler. (Dönüşümlerin güzelini atlettim bence öyle değil mi?:) demiştim bu yazımda...

                              

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...