Ana içeriğe atla

Garipçe gezisi

Yemyeşilden maviye bir yolculuk Garipçe, sanki İstanbul'da değilmiş gibi ama Sarıyer'de yer alarak, köyleri çabuk unutmuşuz da 'Bak biz buradayız hatırlasana' der gibi bakarak, herkes şehirde taşların içinde mutlu olmaya çalışırken mutluluk aslında bu köyde çok basitmiş gibi karşılar.
Burada rastlayacağınız hemen herkes Karadenizli öyle zaten aşırı bir halkı yok az nüfusu var. Ama bir teyzenin "Kolay gelsin"i "Hoş geldiniz yavrum" ile karşılaması, diğerinin sıcacık mısır ekmeğinden ikram etmesi ya da diğerinin "Kahvaltıyı yaptıktan sonra uğrayın buraya dönüşte bir de çayımızı için" demeleri bence samimiyetin en güzel hallerinden.

Bir de gittikten sonra arkadaşımdan öğrendim Erdal Özyağcılar'ın da burada tepede pek güzel bir evi varmış.Çekimlerden nefes almak için gelirmiş.Ne de iyi yapmış ne güzel nefeslik yer.

Yalnız ama ayakta bir izlenim veren bu köyde insanların geçim kaynağı balıkçılık. Ağları ören abilere ne kadar zahmetli bir iş deyince sizde okumuyor musunuz sizinki de zor bir iş diyebilecek mütavazılık barındırıyorlar. Öte yandan nüfus zaten az olduğu için hayvancılığa çok yoğun bir şekilde rastlamıyorsunuz.Bir elin 5 parmağını geçmiyor gördüğümüz inekler. Ama dediğim gibi onu diğer köylerden ayırabilecek muhteşem bir manzaraya sahip. 3.köprünün buradan geçecek olması ise bozulmasın burası diye haykırtır insanı.


Öyle sizlere şu var şu var diye sayamam. 3 tane restoran var bir de iki ayrı tepede kalesi. Garipçe kalesi 15.yy'da yapılmış Cenevizlilerden kalma, Padişah III. Mustafa tarafından yaptırılmış. Boğazın Karadeniz yönüne tamamıyla hakim bu kale manzarasıyla çok hoşken, gönül isterdi ki biraz daha bakımı olabilseymiş,restore edilebilseymiş. Yinede bu haliyle de eskilerden kalan bir şey ayakta bu da anlamlı.


Sadeleşmeye çalıştığım şu ara süsü olmayan yerlerin varlığına şahit olabilmek başka. Bir deniz kokusu, bir rüzgar esintisi insanoğlu hep daha fazlasını ararken bulmuştuk en güzelini.


Hafta içi, bizim haftasonu 30 YTL verdiğimiz( Asma altı) kahvaltıya haftaiçi gelirseniz ve öğrenciyseniz 25 YTL verebiliyormuşsunuz. Koç üniversitesine çok yakın olduğundan burası öğrencilerinde uğrak yeriymiş.

Rumeli fenerine de uğramadan gitmek olmaz dedik. Orada da bir taşın üzerinde sonsuz bir huzurda, yorgun bedenlerimizi uğurladık. Geriye kalan huzurun vücut bulmuş halleri. Ha burada da eğlenmedik de değil:)

Şayet gelmek isterseniz buralara Hacıosman metrosundan 150 numaralı otobüse binmeniz yeterli. Mutlu keşifler:)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...