Ana içeriğe atla

Bizim Büyük Çaresizliğimiz

BİR KİTAP, BİR YAZAR, BİR FİLM...

Önce filmden başlamalıyım. İlk onunla tanışmıştım: Bizim Büyük Çaresizliğimiz

Bizim Büyük Çaresizliğimizi izlemem 2 yıl kadar önceydi zaten film 2011 yapımı. Aramızdan ayrılan değerli bir yönetmen Seyfi Teoman’ın çektiği Barış Bıçakçı’nın aynı isimli romanından uyarlanan bir film. Film, geçmişe dayalı dostlukları olan otuzlu yaşlardaki Ender ve Çetin’in yaşamlarından bir kesiti konu alıyor. Ender’i İlker Aksum ki oyunculuğunu çok sevdiğim biri, Çetin’i Fatih Al ve esas kız Nihal’i Güneş Sayın canlandırmıştı. Ben çok sevmiştim. Çok samimiydi öyle ki farkında olmadan hayatıma pek çok şeyiyle yıllar sonra film olduğunu unutarak girdi.

Sakin’in Hamur işleri adlı şarkısı vardı filminde jeneriği olarak kullanılan. Film sayesinde ilk olarak onunla tanıştım. Dinlemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim bu güzel grupla ve şarkılarıyla tanışmanızı. Ki zaten Bizim Büyük Çaresizliğimizle tanışırsanız hayatınıza zincirleme girecek pek çok şeyden biri olacaktır bu şarkıda. Ne yazık ki Ankaralı olan bu grup dağıldı. Sakince girdiği hayatlarımızda şarkılarıysa hala ilk günkü tazeliğinde…Son olarak dağılmadan önce kaydettikleri bir albüm demoları var içinde birbirinden güzel şarkıları barındıran.Buradan ulaşabilirsiniz ki 2 tanesini üst köşede müzik çalara sizler için eklemiştim.


Gelelim kitapla ve Barış Bıçakçı ile tanışma hikayeme: 10 Şubat 2014.Evet filmi izlememden 2 yıl sonra tesadüf denebilecek bir karşılaşmayla.
Kitabın ilk cümlesi: ‘Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi. Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırır.’
İşte dedim uzun zamandır okumayı özlediğim kitap ve bir solukta bitip, bir ömürde kalanlardan… Herkesin sahip olmak istediği bir dostluk ve aşık olunan bir kız... Sanki her şey bunun etrafında sanıyorsunuz ama…Çocukluğa yakılan bir ağıt.’ Asıl büyük çaresizlik bu diyor Bıçakçı romanın bir yerinde; yani sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışı. Gerisiyse yaşadıklarımızla şekillenen bizim hikayemiz…
Kitabı çokta anlatmayacağım elbet. Ama yine kitaptan bir şarkıyı paylaşmadan edemeyeceğim:
Ender: 'Bu kız kemanları duymuyor Çetin' der o kemanlar, Let's Pretend - Tindersticks şarkısındadır. Bu şarkı benim için artık bambaşka bir hal alacaktır. Dinlemekten sıkılmadığım bir hal. Bazen sadece keman sesini dinleyip duyuyor muyum diye sorguladığım bir hal…
Sonrasında Barış Bıçakçı'nın okuduğum diğer kitaplarından 'Veciz Sözler' 'Baharda Yine Geliriz','Aramızdaki en kısa mesafe' ve diğer bütün kitapları Barış Bıçakçı ile tanışmaya değer diyebilirim.Üstelik bu yazar popüler kültürün etkileriyle tanışmamış nadir yazarlardandır bundandır ki Ankara'yı hissettirdiği yazıları her ne kadar açıksa da kendisini ortalıklarda görebilmeniz pek mümkün değildir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...