Ana içeriğe atla

Kelt Müziği



KELT MÜZİĞİ

Sanki güzel bir rüyadaymışsınız gibi hissettirir Kelt müziği. Her anınızda bir masal içinde, huzurla kol kola gezmek gibi...Etnik müzik kötü olur mu tabi.
Kelt müziğinin ezgisini tüm Galler’de hissedersiniz. Sadece İskoçya ve İrlanda’da biraz daha çokça. Soğuk ülkelerin sıcak insanlarıdır bu müziğe dokunan. Nitekim ta oralardan buralara gelir süzülerek.
Mistik bir havası vardır şarkıların hele bir de Gayda,Keman,Arp,Flüt eşlik ederse…
Karadenizin tulumuna benzer aslında Gayda ve İskoçların milli çalgısıdır. Gayda da aynı tulum gibi keçi derisinden yapılan bir torbanın (tulum) içine hava üflenerek bir tür basınçlı hava kaynağı olarak kullanılması prensibine dayanır. Bu tulumun ucuna takılan kavaldan dökülür ezgiler.
Başlı başına bir hikaye anlatmak için yeterlidir ama bazen ona dokunan kadife bir ses eklenince oralardan çıkar evrenselleşir adeta. Çünkü hisler ortaktır ve hislerin memleketi olmaz.
 

Tulum                                                                           Gayda

Peki, nereden başlamalı derseniz Kelt müziğini sevmeye özellikle naçizane tavsiye olarak;

Loreena McKennitt

 

Ortaokul çağlarımda bu müzikle tanışmam abim vesilesiyle ve tabi Loreena McKennitt sayesinde olmuştu. Arpı mikrofon gibi kullanan bu eşsiz sesli kadının Caravanserai yorumunu dinlemenizi öneririm. Sonrası mı sonrası bir şekilde hayatınıza girebilir huzuru aradığınız anda şarkılarına sarılırken buluverirsiniz kendinizi.



Enya
 
Enya’da Loreena McKennitt gibi İrlandalı kadife bir sestir. Nereden tanıdık geliyor diyebilirsiniz. Hafızanızı tazelediğinizde Sweet November filminin son sahnesinde Only time derken o  büyülü sesiyle yolunuz kesişmiş olabilir. Nitekim tanışmadıysanız da Only Time’dan sonra Caribbean Blue adlı eseri fısıldayabilir kulağınıza ne dediğini anlayamayabilirsiniz en başta.Su misali akan sesi sözlerin önüne geçebilir.Merak etmeyin bu sizinde Kelt müziğini sevmeye başladığınızın sinyalidir.

Celtic Woman

6 İrlandalı kadının yeteneği ile sesi birleşirse Celtic Woman ortaya çıkması normal. The Voice yorumlarını dinlemenizi tavsiye ederim. Sesi anlatır, sesinin en duru haliyle grubun vokalisti.



Hevia
 
Gayda sesinin yolculuğunda flütte arkadaşlık yapınca  Hevia grubu fısıldar kulağınıza. Şu şarkısını dinlemekle başlayın diyemem çünkü enstrümanın sesi de hikayesi de hepsinde başka çıkar sanki. Sözsüz müziktir eserleri. Ama sözlerini size yazma fırsatı verir.Ben Busindre Reel parçaları ile tanımıştım onları Gaydayla bir oyuncak gibi oynar adeta bu parçada.El sitiu eserinde yalnızlığında kaybolmuş biri, El garrotinde uzun bir yolculuğa çıkmış biri olabilirsiniz.


The Corrs

1995’te ilk albümleriyle çıkış yapan İrlandalı 4 kardeşten oluşan bir grup. İsimleri soyadlarının Corr olmasından mütevellit olan grubun solisti Andrea Corr’un sesi diğer kardeşlerin kemanı, piyanosu,gitarıyla bütünleşir. Ortaya müzik şöleni çıkar. Parçaları adeta enstrümantal  bir şölen yaşatır.Runaway ile başlanabilir.


Ve The Cranberries - Dolores O’riordan

Aslında müzikleri Kelt müzik olmayan ama İrlandalı isimlerden bahsedince es geçmeye gönlümün razı olmadığı zaten çoğumuzun bir şekilde yolunun kesiştiği grup.
Dolores O’riordan her ne kadar gruplayken genel temayla Rock müziğinin başarılı parçalarını yansıtsa da yaptığı solo albümle Kelt kültürünün tozunu yuttuğunu kanıtlarcasına şarkılar seslendirmişti. Grubun şarkılarını belki bilirsiniz. Zombie,Promise,Animal İnstinct neredeyse klasikleşmiştir.Benim için Linger’ın yeri ayrıdır. You got me wrapped around your finger, do you have to let it linger derken acıyı hissedersiniz. When you’re Gone’da Dolores adeta büyüdüm der acılarıyla konuşarak...
Birde solo bir şarkısı vardır ki bambaşkadır; Ordinary Day… Dolores O’riordan,Animal İnstinct gibi bunu da kızı için yazmıştır.Anneliği anlatır adeta.Bir annenin kızına ninnisi gibidir ve beni hep hüzünlendirmiştir.Dinlemediyseniz muhakkak dinleyin ama  sözlerin çevirisine de bir bakın derim…

Bütün bu bahsi geçen isimler Kelt müziği ve Galler deyince akla gelenlerin sadece çok küçük bir kısmı. Hikayeleri de sayfalarca yazılabilir cinsten. Ama bu müzikte bir yerden başlamalıysa başlangıç için fena olmayan bir sayıdalar değil mi?
Müziğiniz hiç eksik olmasın…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...