Ana içeriğe atla

Yorgunluk

Yıllar oldu Adana gezimizden pek severim bu fotoğrafı, huzurlu bir giriş gibi.

Bazen yoruluyoruz, o bazen, ara sıra, sık sık oluyor. Sıklık zarfları değişiyor da değişmeyen yorgunluk...

Kuşaklar arası yorgunluk kat sayısı tartışılıyor. Bizler yorgunluğu cümle içinde kullanmaması gereken kuşaktanız ya, daha çok yorulacağımız yol var çünkü. Yine de çıktığımız yol bile yorgunluğu ilmek ilmek anlatıyor.

Yıllar geçiyor, bazen karşılaşıyoruz  yıllar öncekilerle, yorgunuz ya yıllardır karşılaşamamamız da bu yüzden...

Evden dışarı çıkmak istemiyoruz, Sakin'in hamur işleri şarkısındaki gibi, yüksek sesle içimizden çığırıyoruz "Kapıyı açasım yok dışarı çıkasım daaaaa" e çünkü yorgunuz.

Yine de bazen çıkıyoruz, geziyoruz, koşuyoruz sanki nefes almaya açız, durmuyoruz yoruluyoruz.

Birileri bir şeyler anlatıyor, anlamıyoruz, anlamlandıramıyoruz yorgunluk o kadar ağır ki kaldıramıyoruz, küsüyoruz o birilerine, birşeylere.

Küstüklerimiz sırtımızda taşımaya başladığımız bir yük halini alıyor, atamadığımız yorgunluklar birikiyor, alnımızda çizgilere kavuşuyor.

Unutamadıklarımız kalıyor hatrımızda mesela. Yorgunluktan uyuya kalmak istiyoruz ama uyutmuyorlar, unutturmuyorlar.

Sorumluluklarımız birikirken, sorularımız artarken, cevapları bulamazken, düşünmekten yoruluyoruz.

Tartışıyoruz, biz de bilmiyoruz, yorgunluklarımızın tartışmaları sevdiğini, daha çok yoruluyoruz.
Seviyoruz, emek veriyoruz, çabalıyoruz, mücadeleler hep bir yorgunluk sebebi.
Düşüyoruz, tökezliyoruz, yaralar kalıyor üzerimizde, yine yorgunluk geliyor diyor ki dur, dinlen, koşma, emeklemeden koşma...

Bitiyor, gözlerimizi kapatıyoruz. Yorgunluk kazanıyor. Çünkü durmadık, unutmadık, küstük, emek harcadık, koştuk, sevdik,  tartıştık, yıprandık, yıprattık...
Ve düştük, tökezledik, uyuyamadık, mücadele ettik e bittik.

Ve yorgunluk Hoşçakalım olcağını bilseydim sana merhaba dermiydim? diyerek bitiyoruz...

Yorulmadan hikayeler bekliyoruz hayattan, nefes almak, mutlu olarak yaşamak.


Mutlu ve dinç kalın!..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...