Ana içeriğe atla

Ölümlü Dünya filmi

Şu ara yoğunca denemeler yazıyorum, yazmak için yazmaktan ziyade eskisi gibi  içten gelişlerle, belki geçmiş bir hayali geleceğe taşımak için bilemiyorum zaman gösterecek ama bloğa da güneş doğsun, mola bitsin istedim. :)

Vizyonda bir sürü film varsa da beni bilen bilir: İçerisinde sevdiğim bir oyuncu, bir senarist ya da yönetmen barındırıyorsa yanlı oluyor ve muhakkak onu izliyorum, kabul. Ama şimdiye kadar bu bakış açım beni hiç yanıltmadı. Tabi ki çok sevdiğim Ali Atay'ın Limonatası da var ilk filmi değil ama tadı başka filmi bu ve içerikten de anladığınız üzere konumuz, Ölümlü dünya. 

Üstelik bir filmi ikinci kere izliyordum, uzun zaman sonra. Kaleminde ve yönetmenliğinde sevgili Ali Atay kişisini barındıran bu film koşturdu sinemaya ve iyi ki. İki gidişimde güzel anılar barındırıyor ilki ilk gününde, ikinci izleyişim bugün de üniversite yol arkadaşlarımdan biriyleydi, pek güzel oldu.

Not: Ferzan Özpetek yapımı, Serra Yılmaz yönetmenliğinde bana göre analiz/toplumsal eleştiri kategorisinde Cebimdeki yabancı da iyiydi. İkili ilişkileri ve arkadaşlık ilişkilerini epey sorgulatıyor, o da tavsiye edilir.


Şimdi genelde yaparım bilirsiniz, bir müziksever olarak filmler de benim için, seçilen müzikler önemlidir. Filme gelmeden filmde geçen çok sevdiğim bir kaç müziğe değinecek olursam;

  • Replikas- Bugün Varım Yarın Yokum (Müzik tarzıma çok yakın, filme çok yakışmış, dağıldığını duyduğumda üzüldüğüm grup Replikas'ın güzel şarkısını listeme kazandırdı belki siz de seversiniz.)
  • Fikri Karayel-Hayal Edemezsin (Sarp Apak'lı ilgili sahneye de gitmiş, şarkıyı çok çok sevdim. Aşağıda paylaştım belki sizde seversiniz diye.) 
Yine güzel bir film ve yine bana kazandırdığı güzel şarkılar serisi.

  • ve Özdemir Erdoğan-Gurbet (Başlangıçta çaldı, klasiktir zaten, sevmezmiyiz Yeşilçamı, eskileri.)
  • Tabi filmin sembolü olan, çok yakışmış dediğim Rasputin ile yazımın devamını okuyun isterim, hatta filmdekiler ve Ali Atay okuyorsa da nasıl mutlu olurdum, tarifsiz, belli mi olur. :)

Boney M- Rasputin

Leyla İle Mecnun'a dair düşüncelerimi ve sevgimi daha önce yazdıklarımdan okuduysanız, biliyorsunuzdur. Popülarite kurbanı klişelerden uzak kalma isteğime rağmen o dizi bir daha gelemeyecek kategoride bağımsız en iyi Türk dizisiydi, hala geçerli bu hipotezim.

Filme dönecek olursak, Ali Atay döktürmüş ama yapımı üstlenen Taff Pictures enerjisi bu kadar güzel uyan, ben neden daha önceden bilmiyordum dediğim oyuncuları bir araya getirmişken bu filme olmamış demem çok zor, çok iyi olmuş. Özellikle Feyyaz Yiğit (Ne desem bilemiyorum, nasıl bir doğal yetenek, ifadesi ciddi komiklerden, bence daha sık görmeliyiz sinemada),Doğu Demirkol (Feyyaz Yiğit için düşündüğümüz her şey geçerli), Alper Kul başta olmak üzere Sarp Apak,Ahmet Mümtaz Taylan, İrem Sak, Özgür Emre Yıldırım, Meltem Kaptan, Mehmet Özgür kendilerine cuk oturmuş karakterleri canlandırıyor.

Fotoğraf Kaynağı: ntv.com.tr

Senaryo L&M tadında absürd, kara komedi, Türk sinemasına farklı soluk getirecek, yapay olmayan, samimi, şahsına münhasır, normal görünen ama über karakterleriyle nefis Mermer ailesi ekseninde gelişen olayları anlatıyor. Serbest(Feyyaz Yiğit) ve Aziz(Doğu Demirkol) karakteri favorim ama hepsinin ayrı tadı olmuş. Karakter tahliline girip uzatmayacağım ama dikkatimi çeken bir kaç gönderme de olmadı değil. :)

Fotoğraf kaynağı: beyazperde.com

Toplumsal beklentiler, beklentilere uymayan kalıplar ile kesişir mi?- Kesişir. Abartı olan her şey sonunda sade bir mesaj ile verilir mi? -Verilir. Seyirciyi sinemada geçirdiği zamanla mutlu ederek amacına ulaşmış, ayrıca mutlu olmak için yapılanlarla, zorunlulukları sorgulatır tatta bir film olmuş. Zira okuyorsanız hepinizin emeğine sağlık.:) Devamı da olur umarım.

Umarım sizler de seversiniz, iyi seyirler.. :)

Not: E artık Leyla ile Mecnun'un sinemasını da bekliyoruz.Yıl dönümüne de 5 gün kalmışken ne iyi olur bir Burak Aksak & Ali Atay işbirliği.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...