Ana içeriğe atla

Romeo ve Juliet oyunu ve 'Aşk'

Şubat'a girerken benim için oyun ayı olduğunun bilincinde her sanat etkinliğinde olduğu gibi takvimimi heyecanla beklemeye başlamıştım. Ruhumun doymaya ihtiyacı gelmişti yine.

Bu başlangıçta dün yeni nesil 'Romeo ve Juliet' oyununu Dasdas'da izledim. Öncelikle buraya çok yakın bir yerde çalışıyor olmak ve daha önce yine İş sanat yamacında çalışmak gibi benim yaşam döngümde sanatla olan temasıma iyi geliyordu. 

Bu yazımın şarkısı ilk aklıma gelen olacak gerçi çok sevdiğim Elvis Presley- Can't Help Falling Love You ile oyun sonrası cilalama işlemimi tamamlamışsam da Just the two of us'ı seçtim.

Gelelim oyuna 'What is love' dekoru size bu soruyu biraz düşündürecek kadar büyük aslında yeni nesil deme sebebim; o dönemleri yansıtan kıyafetler ve sabır çizgisinde gelişen olaylardan farklı olması. Deniz Can Aktaş ve Naz Çağla Irmak'ın yani namı diyar Romeo ve Juliet'imizin tarzlarını ve birbirleriyle olan enerjisini oldukça sevdiğimi söyleyebilirim. Aşktaki abartı, tutku, heyecan, dünyada geri kalan herşeyin önemsizleşmesi, körleşmek hatta aile köklerinde 'düşmanlık' kisvesi altında iki zıt aileyi bile dizginleyemeyecek aşk, fakat aşkın aslında anlaşmaktan öte anlaşılmak olduğunu bir kere daha anımsattı. Zaten aşk gerçekten hissedildiğinde çoğu engeli aşmak için mücadele etmeli, kolay pes edip aşktan korkanlara ne yazık.

Juliet: 'Binlerce kez iyi geceler sana!'

Romeo: 'Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.'

Aşk 3 harfin içerisine sığdırılan koca bir fırtına, çoğunlukla 'yağmur' ıslanmaktan korkmamak hatta yağmuru aramak, denizin huzurunda beklerken dalgasıyla karşılaşmak, aşk; kendini onun sevgisiyle güçlü, değerli hatta yaraları şifalı bir hal aldıran. 

Zaten 'yarayla alay eder yaralanmamış olan' değil mi? Yaralar bir araya getirip sarıldığında ne muazzam bir güç ortaya çıkacaktır. Zaten aşk, onun sarsıcı gücünden korkanları değil, gücünden doğanları isterdi belki de. Neyse beyhude laflar etmeyeyim sonuçta aşkın barındırdığı huzuru ve sonrasındaki acıyı tadan herkes bana bu satırları okuduğunda sitem edecek ancak ben yine de gerçek aşk bulunduğunda mahvedilmemesini önereceğim.

Gerçek sevgisiyle anlaşıldığınız, huzurlu fakat heyecanlı aşklarda çiçek açmanız dileğiyle. Ha bana böyle bir hikaye var mı sendeyi sormayın oralar biraz karışık. Bir de en güzel doğa olayıdır 'yağmur' her şeye rağmen yağmuru sevin... Ben de yağmuru çok sevdiğimden belki de hala ıslağımdır kim bilir. 

Görüşmek üzere❤

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...