İstanbul Üniversitesi yüksek lisans yolculuğunu bitirmiş, iş hayatında İnsan Kaynakları, hayatının yarısı yolculuk olan, yazmayı, seyahat etmeyi, müziği, yemeği seven bir de etrafındaki güzel insanlarla huzurlu bir hayatı yeğleyen, zamane olamayacak kadar geçmiş yaşıyla ancak hâlâ seksek oynayacak kadar çocuk ruhuyla, hayatın ona getireceği güzelliklerin geleceğine inanıp çabalayan,hepsinden öte kısacası iyi bir insan olmaya çabalayan evrendeki milyonlarca noktadan biri.
Bu Blogda Ara
Semele / Opera
Opera akşamı, konu epeyce dile gelen fakat yüzeyde sürünenlerden. Derine indiğinde, yüzleştiklerinle sanata mı yoksa anlatılana mı hayran olasın kararsızlığı yaşıyorum.
Bu kısa yazımın şarkısı için başucu şarkımı seçtim neden bilmiyorum o aktı zihnimden. Klibi hatırlayanlar hatta şarkıdan çok sevenler de okursa selam olsun. Gelin toplaşıp çay, kahve içerken Instant Crush dinleyelim grup dağılmamış gibi 😀
Semele, Alman besteci George Frideric Handel tarafından ingilizce hazırlanmış bir opera eseri. 2 perde olarak Süreyya operasında, Türkiye'de ilk kez sergilenen ve devlet operaları haricinde sahnelenen ilk profesyonel opera. Operadan görüntü paylaşmayım, bu son sergisiydi diye biliyorum belki sonrasında güncellerim burayı. Orkestra şefi (Paolo Villa) çok iyi iş çıkarmış. Yan karakterler dahil performanslar başarılı ve yapılan iş ne kadar zor bir kere daha hatırlatılıyor.
Kral Cadmus'un kızı Semele'nin Beotia Prensi Athamas ile evlenmek üzereyken Baş Tanrı Jüpiter'e (Yunan mitolojisinde Zeus) aşkı nedeniyle ilerleyen süreç konu edilmiş. Bir ölümlünün ölümsüzlük hırsı ancak en çokta aşkın bitecek olma korkusu. Pek çok duygu barındırıyor insana dair. Aşktan yanıp kül olmayı metoforik bir şey sanırdım, gerçekleştiğini bilsem de mitolojiden gelen bu konuyla bilgi sermayemize katkı sağladık.
Sanatın her dalı, ufku açmakla kalmaz, bilgilendirir hissederim küçüklüğümden beri Ana Britannica ansiklopedisinin verdiği his ve hazzını bilirsiniz. Hadi konuya bakalım, hadi geçmişe gidelim a burda da böyle mi olmuş derken derinlerdeki bilgi hazineleriyle karşılaşırsınız.
Aşk / ihtiras / hırslar konumuz ancak bir yerde hak vereceğim Semele'ye. Sevmediği biriyle evlenmektense, aşktan ölmeyi tercih ederek belki de daha doğru olanı yaptı. Hayata ölümlü olarak geldiğinde bir kere ölmek ister insan. İstemediği her hikayede yüzlerce kez öleceğine varsın aşkın ateşinde yansın, küllerinden doğsun.
Diğer taraftan aşkın yapıcı gücünü parlatadabilirdi Jüpiter. Bolluğu, bereketi getirdi Semele'nin hayatına fakat tercihi yıkıcı yanı olan Semele'ye iyileştirici yanıyla yaklaşamadı. Bazen hayat sizin iyileştirici gücünüzü reddettiğinde, yıkımını kendi sistemsel tokmağıyla vurmaz mı zaten?
Biz sevgiyi silah olarak kullanmadan iyileştirici gücünü çalıştıralım da, varsın yıkıcı güçler kendine zarar versin sevgili okuyucu. Sanatla ve sevgiyle kalın.
32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum. Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...
Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır. Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...
Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...
Yorumlar
Yorum Gönder