Başlıktan içeriği anlayanlar, Aslı biz senin hep gülen, pozitif haline alıştık içimizi karartma diyerek sitemde bulunabilir.
- Acılar üzerine dinlediğim çok güzel bir podcast,
- bir anda aklıma düşen Tezer Özlü- kalanlar kitabı dizeleri ve
- Çok değil bir kaç gün önce yaşadığım kayıp birleşince bu yazıyı yazmak kalbimden döküldü.
Kayıplarla ilgili dinlediğim muhteşem bir podcastte, çok sevdiğim küçük prens anlatıları dışında,
Neşet Ertaş'ın şu sözü beni etkilemişti: 'İnsanın derdi ne kadar çoksa gülüşü o kadar sıcak olur. Birinin gülüşünün sıcaklığını hissettiğimde anlıyorum ki derdi çok, güzelleşmiştir o derdiyle.'
Güzel gülen insanların içindeki hikayeler beni hep etkilemiştir. Her şey zıddıyla kaim derim hep gülmek derinlerde saklanan ağlamalarla anlamlı.
Burada çok samimi itiraflarıma şahit oldunuz, daha fazlasıysa defterlerimde belki bir gün okuyucularla buluşmayı bekliyor. (Burayı sürekli dillendiriyorum ki kendime de anımsatıyorum.) Öyleyse sizlere bir itiraf zamanı daha geldi. 18 Haziran'ı sevemiyorum. Seneye sevmeye çalışacağım belki size söz, ancak geçen yıldan başlayarak biraz paylaşayım sizle bana kattıklarını, bıraktıklarını, kalanları, kayıpları... Sonra bu yıldan bahsedip, 2024 için güzel dileklerle finalize edip 18 Haziran'ı azat edeceğim bu vesileyle.
Önce bu yazının çok sevdiğim şarkısı 18 Haziran'da belli oldu. 'Heavy' ile 'Candles' arasında kalsam da seçimim aşağıda. Her kayıpta kendi içinde bir melodi içerir tabi ki.. (Resa sonbaharda buraya geliyor Norveç'te doğsaydı Aslı nasıl bir sanatçı olur, şarkılar söylerdinin cevabıdır kendisi)
Gelelim öncelikle 18 Haziran 2022'ye. Size bir itirafımda deniz çocuktan bahsetmiştim. Beni, o daha önce hiç yüzmediğim en güzel denizde yüzerken bir dalga aldı, sürükledi. Kısaca hayatınızın aşkı olduğuna inandığınız birini kaybetmek nasıl bir duyguysa o duyguyu tattım diyelim. Alın size itiraf gibi itiraf. :) Hayatımın dönüm noktalarından birine sürükledi belki de geçen yıl 18'i. Detaya giremeyeceğim çünkü kayıp gibi görünse de denizi hala seviyorum dalga, alabora, gelgit, köpekbalığı, tüm riskleri ile. Bir de o denize ben atlamak istedim tabi ki asla pişman değilim. Boks hikayemin çıkış noktasına katkı sağladı, koşuda kendimi geliştirmeme, ruhumda derinleşmeye, aşkı tanımlamaya, ne istediğimi anlamaya, kendi hikayemi yazmaya, bağ kurmaya, yazmaya hatta fiziksel gelişime... Pek çok şeye katkı sağladı. Bu konuyu burada bırakacağım zira amacım ondan ve bu hikayeden bahsetmek değil zaten bence bu satırları okuyacağını hissediyorum enterasan bir şekilde. (Burası daha da derin arkadaşlar enerji ile ilgilenenler beni anlayacaktır.) Okuyorsa ona ne demek isterdime hiç girmeyeceğim. Bilmek istese zira yerim belli.
Gelelim bu yıl 18 Haziran'a. Dayım, bu hayatta anne tarafında tanıdığım en hayat dolu, sevdiği kadına, kızına aşık, bizlere düşkün, herkese koşan, kalbi pırıl pırıl, hayallerle dolu çok güzel bir adam. Biliyor musunuz adı 'Harun' anlamlarından biri; 'Parlayan' demek. Dışardan pırıl pırıl parlardı dayım. Az ile kanaat edip çoğaltandı. Onu gördüğümde hissettirdiği şeyler 'hayat dolu olmak', 'iyi bir insan olmak', 'içten gülümsemek'. Bu satırları yazarken ağlayamıyorum, gülümsüyorum. Nasıl güzel bir hatırlayıştır, birini gülümsemesinin en parlak haliyle anımsamak.
Bir kaza haberi aldık zamansız bir kayıp... Ölüm demeyi neden istemiyorum bilemiyorum bilinçaltımda bunu sorgulamalıyım başka şeylerde var zaten ödevler verdim kendime. Ancak ölümde başka bir yerde yaşama başlangıçsa zaten bir bitiş sayamayız değil mi? Zaten onu son kez görmüş olmama rağmen hala öldüğüne pek inanmıyor zihnim. Eğer bu satırları sende bir yerlerden okuyorsan dayıcım seni çok seviyoruz, zaten görmüşsündür çok güzel yağmur yağdı sen giderken ve çok kalabalıktı uğurlama seni sevenler hepsi senin güzel yağmurunla ıslandı.
Yağmurları çok severim bilen bilir. Islanmaktan da hiç çekinmem, dans ederim hatta sağanak yağışta. Bir bağ olduğuna inanırım yağmurla aramızda ve İstanbul'a dönüşümüzde de o kadar çok yağdı ki. Yağmur olup gökyüzüne iniyordu dayım belki de. Sonsuzluk böyle güzel ifade edilebilir benim için. Bir kızım olsa adını 'Yağmur' , oğlum olsa adını 'Deniz' koymak isterdim kendi içimde bir itiraftır bu sizle de paylaşayım.🌱 Hep seveceğim iki sembol.
Neyse sözün özü, kayıpların ardından bize kalanlarda, biz kalanlara öğretiler vardır. Bize kalanlar; anımsamak, hatıralara sahip çıkmak. Biz kalanlaraysa; kalmanın hakkını vermek. Gidenlerin bize bıraktığı güzel şeylerle yaşama sahip çıkmak. Hayat çok güzel, buradayken dilerim hepimiz parlarız; iyi bir insan olarak, hayallerimizin peşinden koşarak, severek ve sevilerek aşkla geçecek bir ömürle kalırız.
Kendinize iyi bakın, görüşmek üzere. ❤
Yorumlar
Yorum Gönder