Ana içeriğe atla

Edith Piaf-Kaldırım Serçesi


        LA Vİ EN ROSE

 Güçlü bir kadın, zor bir hayat... - Kaldırım serçesi.-Küçücük ama kalbinden sesi taşmış dev bir serçe                         Edith Piaf.




La Vie En Rose(Fransızca adı: La Môme), Edith Piaf’ın yaşamını konu alan film. Edith Piaf’ı bilmiyorsanız muhakkak izlemenizi öneririm. Zira sadece bir film değil aynı zamanda eşsiz bir konser de izlemiş olursunuz.


Film, 16 Şubat 1959’da Edith Piaf’ın hasta olmasına rağmen sahnede devleşen performansı ile başlar ve sonra Edith Piaf sahnede düşer… Film, hayatından bahsettiği için ayrıntısıyla anlatmak elbette olmaz. Tanımak isteyenler, bu minik kadının dev sesiyle bir gün geçirip huzurunu hissedebilirler.
Ayrıca 2007 yapımı bu filmde öyle bir performansa sahiptir ki Marion Cotillard ki bu eşsiz oyunculuğuyla Oscar, Altın Küre ve 2008 BAFTA ödüllerini alacaktır. Marion Cotillard’ı son olarak Batman The Dark Knight Rises filminden de hatırlıyoruz. Ve tabi ki Jeux d'enfants(Türkiye’de ki deyimiyle Cesaretin Var mı Aşka)filminde ki performansıyla. Ama bu filmi izledikten sonra bu kadının nasıl bu kadar değişebildiğine şaşıracaksınız.

Edith Piaf’ı dinlemek için Fransızca bilmenizde gerekmez. Zaten bazı şarkılar dinlenmek için mi hissetmek için mi yazıldılar bilinmez. Zira dinlediğiniz bazı şarkıları seversiniz. Ama bazıları o kadar hissettirir ki bittiğini fark etmezsiniz yani dinleme eyleminin farkında dahi olmazsınız.
Benim Edith Piaf şarkılarında en sevdiğim listesinde 10 şarkı : La Vie En Rose – Non,Je ne regrette rien – Milord – La Foule – Les Feuilles –Sous le ciel de Paris –  Mortes(Autumn Leaves) – Padam Padam – Mon Dieu  + bir de düet olan Les Amants diyebilirim.
Ünlü şarkıcı, Charles Aznavour Édith Piaf’ın cenaze törenini anlatırken “İkinci Dünya Savaşı sona ereli bütün Paris’in trafiğini tamamen kilitleyen başka bir olay yoktur.” demiş.

Ölümden korkmamaktadır Edith Piaf, yalnızlıktan korktuğu kadar ve son röportajında şöyle demiştir:


-Bir kadına öğüt verecek olsaydınız,bu ne olurdu?
-Sev.
-Bir genç kıza?
-Sev.
-Peki, bir çocuğa?
-Sev.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...