Ana içeriğe atla

Sıra arkadaşları

Bazı arkadaşlıklar bir sıra önünüzde bağıra bağıra konuşan birisine kulak misafiri olmakla başlayabilir. 4 yıl önce yolculuğunuz amfi denen yerde başlarken gözünüzde büyütürsünüz ve ‘ya biz lisede iç içe küçücük dünyamızdaydık şimdi burada dünya nasıl olacak ki?’

Bazı arkadaşlıklar da ürkek bir sesle ‘nereden geliyorsun, nerelisin?’ sonra saatlerce sürecek bir sohbetle ilk güne merhaba dermiş.

Bazı arkadaşlıkların nasıl başlandığı hatırlanmazmış bile. Sanki onlar hep varmış gibi.

Bazı arkadaşlıklar her gün gideceğiniz yolda size eşlik edecek insanların varlığıyla başlarmış.

Bazı arkadaşlıklar bir topluluğa girerek, bazıları ‘Pardon aynı sınıftayız da bir şey sormak istedim’ diyerek.

Nicesinin hepsinin bir hikâyesi var hayatımda. Bu yazı elbette hepsine ithafen.  Ama bazıları biraz daha farklıydı biraz daha onları içererek…

Biz çok kişiydik kocaman bir sınıf. Yinede 4 kişilik sıralarda daha fazlasını yaşabilirsiniz. Arkadaşlıklarınız dostluk hatta bir adım öteye giderek 4 yıl sonra size bu satırları yazdıracak derinlikte kardeşliğe dönüşebilir.
Dikkat edin sıra arkadaşlarınıza, yol arkadaşlarınıza onlar hayatınızda var olacak kocaman bir sınıf olabilir…
Ben bu yazıda hepinizin hayatında vardır muhakkak, çok özel 3 kişiden bahsedeceğim:

Bersu, Betül ve Ebru. Onların haberi yok bu yazıdan. Zaten bloga da isim vererek yazı yazmam çok görülmemiştir. Ama sıra arkadaşlarımı anlatacağım size bence fazlasıyla hak ediyorlar bir yazıda geçmeyi.
Uzun uzun anlatsam bloga sığmayadabilir onlar. Neden 4 yıldır değişmediler hiç,  neden çok kalabalıkken çevremiz, onlar olmadan olmuyordu? Bana ne kattılar da yazıma konu olabiliyorlardı? Bırakmayacaklar mıydı bittiğinde gitmeyecekler miydi? Hiç mi üzmemişlerdi, hiç mi tartışmamıştık? Hiç mi kopmamıştık? Klasik muhabbetlerden mi ibaret teknolojik arkadaşlıklar mıydı? Bunlardan bahsedeceğim. Tabi Aycan’a da selam olsun. O da var anılarımızda elbette.

Üniversite de not arkadaşlığından ötesini ararsınız.İtiraf etmeliyim ben çoğu zaman tuttuğum notlar vesilesiyle not arkadaşlığına maruz kaldım.

Öncelikle onlar öyle klasik muhabbetlere gebe olmayanlardan, hayatta derinliği olan başka şeyleri paylaşabildiğim teknolojik değil o bayağı bayağı bildiğiniz yeri gelip, mektup arkadaşı olabilenlerden.
Sonra çevre çok kalabalıkken evet onlar olmadan olmuyordu. Tabi ki hep görüşmüyorduk okula gelmedikleri oluyordu ama biliyorduk ki her birimizin yeri baki.

Ne mi katıyorlardı?

Bersu ile içimde var olan eğlenceli saçmalama potansiyelim ortaya çıkabilirken meşhur ders çalışma maksadıyla bir araya gelişlerimizde yemek kültürümüze yolculuğu öğrenmiştim.J Güldürebilme potansiyeli, bol eğlenceli yolculuklar garantörüydü. (Örnek: Yine bir Çanakkale gezisinde ağrımla boğuşurken mesela.) Bir yere giderken en güzel uğurlamayı hatırlıyor musunuz? Ben hatırlıyorum. Ya da uzaktayken doğum gününüzde sınırlar ötesindeyken biri, nasıl yaratıcı hediyeler alıyorsunuzun sahibi, not yazmak ki yazmak bu kadar kıymetliyken benim için gelenek haline getirebilecek kutlama notlarımın temsilcisi olması, bisiklet arkadaşım -ki bu çok kıymetlidir-, spor arkadaşım olması, bir dönem kurs arkadaşım olması ve bu eşlik ettiği arkadaşlıklarda inanılmaz potansiyel konuşmama katlanabilirken sabrı öğretmesi, yeni müzikler keşfetmemi sağlaması –ki bu çok kıymetlidirx2 çünkü her müzik benim için bir yolculuktur, aynı müziği sevebilen insanları sevmeli insan- , sembolik şeylerin bir insanla bağdaşması kadar normal bir şey olmamasını öğretmesi.(bknz: baykuş, Fırat vs.), diye çok uzayan bir listeyi sıralayabiliriz.

Gelelim Betül’e. Mantık insanı ben ki duygusallıkta bir dünya markasıyken illa bir mantık bulabilirdi sonra ya evet çok haklı dedirtebilecek potansiyele sahip, gelecek sohbetleri bilimum astroloji bilgisi araştırmasına yardımcı olacak, yemek yorumları –ki düşünün kolay kolay kimse bir yemek için şu ile gidelim demez benim boğazıma düşkünlüğümü söylememe gerek var mı?-Arda Türkmen’e, yemeğe, finansal konulara, havacılık sektörüne dair her şey ve en önemlisi sepetinde herkeste bulunmayacak güzellikte hayal taşır Betül.  Bir bakarsınız hayal ortağınızda olabilir. Tatlı konusunda başarılı bir chesecake yiyicisi olmamı sağlamıştır. Her yelpazeden konuşmaya eşlik eder kişisi diye liste uzar.
Ebru, o da mantık insanı olmam yolunda emin adımlar attırmıştır. Cem Yılmaz esprileri, odasının düzenliliği ile takdir kazanma ötesi ‘ya eve gidiyim de odamı düzenleyim düşüncesi sahibi’, hep bir sabırla dinleyen ya artık sussana demeyen has kişi, ciddi görünümünün altında tam da içimizde ki çocuğa sahip çıkalımı ortaya çıkarıp, güldürebilecek bu Ebruli kişisi de, umutu hatırlatandır. Şu şey olmadı Ebru derim çözüm bulur, sonra bir de bakarım olur ki bu ya haklısın dedirtir insana. Özetlemeyi öğretmiştir. Zaten hayat çok kalabalıktır, özete hepimizin ihtiyacı varken diye uzayan bir diğer listede ona ait.

Hiç mi üzmemişlerdi, tartışmamış mıydık? Hayır, çok üzülüp, çok tartışmıştık. Ne yani hayat hep sevinçlerden mi ibaret?
 Bersu, onla arkadaşlığımızın çatırdadığı ama kardeşliğimizin baki kaldığı şeyler de oldu. ‘Ne? Arkadaşlıklar çatırdarken, kardeşlikler nasıl baki kalır ki Aslı?’ çünkü kardeşler hep kardeştir, birbirlerini hep severler ama bazen iyi bir arkadaş olamazlar birbirlerine, yıpratırlar. Bilin ki bitirmek istemediğiniz bir arkadaşlığınız varsa arkadaşlıktan öte boyuta geçmiştir o. Tipik mektup arkadaşı tanımına uyar Bersu. ‘Bers, Bersi, “Çıbık” gibi türevlerde sıfatlaşacak tabirleri almış, çok şey katmış aynı semtte sizden 4 ay sonra gözünü dünyaya açmış, biraz deli dolu, üniversitede not olayından öteye gidilebileceğiniz, ağlayabileceğiniz, saçmalayabileceğiniz nadir insanlardan biri, öz insanlardan biridir Bers.

Betül ile birbirimizi anlamayıp, kırıp, yıpratmadık mı? Mesafeler koymadık mı aramıza. Elbette ki. Peki, bir telefon açılınca neden o kadar konuşuyordu?  Okula bile uğramıyordu ama kalbinize uğruyordu bazı arkadaşlarınız, benzemiyordu size zaten güzel olanda size benzememeleriydi. O paylaşır, siz paylaşırsınız tamamlardınız eksikleri. Sonra gülerek biz hangi ara bu mevzuyu konuşmaya başladık dersiniz bir sohbetin içindeyken öyle de anlamazsınız zamanın, konunun nasıl geçtiğini. ‘E farklıyız diyorsun aynı pencereden nasıl bakabilirsin ki Aslı?’ Aynı pencereden bakarsak ne katardık ki birbirimize öyleydi Bet.

Ebru ile tartışmadık evet, hatta çok uzun uzun konuşmadan da anladık birbirimizi. Tostumuzu hep 2 ye böler olmuştuk bir süre sonra. Anlatan- dinleyen, dinleyen-anlatan oluverirdik çoğu zaman. Ama onla kopmadık mı? İlla ki koptuk, ihmal ettik birbirimizi. Ne zaman hastalandım Ebru yanımdaydı. Ne zaman telefon açsam Ebru öteki ucundaydı. Çok sevdiğim bir diziyi hem de sırf finalini başka sevdiğimden ya Aslı ama çok sıkılıyorum demeyip, final yapanlardandı, büyük görünürdü, ciddi ama onda kaldığım gün Simpsonları izleyebileceğimiz kadar çocuk ruhluydu ondandır Ebru değil renkli ‘Ebruli’ oluşu.

Peki neden 4 yıldır hiç değişmemişlerdi? Neden hep yanımda olduğuna inandığım insanlardı?
Bence bunun cevabını yanınızda görmek istediklerinizi düşünerek siz verebilirsiniz.

Rüzgâr esiyor savruluyorken hayatlar, savrulmayacak bir şey daha var artık bu yazı. Bugün keplerimizi attık.Üniversite bitti. Hepsi iyi ki var olmuş anılarımda bundan sonra ne olur bilmem ama temennim tabi ki var olsunlar ömür boyu hayatımda.

Bu vesileyle 3 dosta teşekkür etmiş oldum aslında o kadar çok teşekkür hak eden var ki bir gün size diğer yol arkadaşlarımdan da bahsederim isterseniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...