Ana içeriğe atla

Prag Seyahati❤ Bir Orta çağ masalı

Orta Avrupa Turu-PRAG

Çek Cumhuriyeti'nin başkenti olan Prag dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak tanımlanıyor. Masalsı olan bu şehir bu sıfatı alır mı bilemem (çünkü bu sıfatı Edinburgh'a daha önce vermiştim:)) ama tarihte yürüyormuşsunuz hissine muhakkak kapılacaksınız. Dresden üzerinden gelip en çok yürüdüğümüz şehir olma özelliğine sahip. Prag gerçekten büyüleyici ama yaşamak için (bu bana özel bir duygu olabilir) ben Budapeşte'yi daha çok sevdim, nedenlerinden de ileriki yazılarda bahsederim :) Zaten Prag'da ana yerleri keşfetmek için fazla zamanına sahip olmasanız da olur.




3 günde de çok güzel anlar yaşatmıştı Prag. Prag ile ilgili ön uyarım para birimi Çek kronuna (CZK) paranızı çevirirken ki geçerli kur ve komisyon farkı olacaktır.(10 Çek Kronu 1.25 TL, Düz hesap krondan 1 adet 0 atmak olabilir.) Prag'a giderken size söylenecek 2 temel uyarıdan biri budur. Diğeri de hırsızlık olaylarına dikkat etmek olacaktır. Biz yaşamadık, ki bu güzel şehri böyle anımsamak hoş olmazdı elbette ama ufak tefek anekdotlara şahit olmadık diyemem. Dikkatli olmakta fayda var.


Gelelim ulaşıma. Ulaşım düzenli ve kolay. Prag metrosunda rehberimizin de bize dediği gibi biz önce Malostranska' da inmiştik Sonrasında 36 numaralı otobüse binmiştik  kaleye çıkabilmek için.Unutamayacağımız uzun bir maratona atılmıştık:) İlk durağımız güzel Prag kalesi olurken şehir merkezi için Müstek ya da Muzeum duraklarında inmeniz gerekiyor. (Yanlış hatırlamıyorsam 35 kron gibiydi metro bileti.)

Prag Kalesi 

Prag kalesini adam akıllı gezmek için 2 gün ayrılır o kadar ciddiyim.Aman bir kale demeyin çok daha fazlasına sahip, tarihi ve sahip olduklarıyla.Zaten bana göre Prag'ın kale ve çevresindeki tarihi noktalar, eski şehir meydanı(Astronomik saat kulesi dahil, sahip oldukları ve çarşısıyla), Vlata nehri ve Vsegrad kalesi ve manzara izleme noktası ile Charles köprüsü ana noktaları. Elbette romantik bir havası da var. Ama kalabalıkken de bunaltabilir, o yüzden gidilen dönem ve günlere dikkat:))

Burada 1 sayfadan fazlayı fotoğrafla doldurabilecek argümana sahipsem de çok daha fazlasını gidip görerek yaşamanızı tavsiye ederim.
























Prag Kalesinde ki nöbetçi asker değiştirme töreni de ücretsiz olarak izleyebileceğiniz güzel bir etkinlik. Üstte videom biraz fikir vermiş olur.      

Yine Prag Kalesinde bulunan yapımı 500 küsür yıl süren gotik mimarinin  güzel eseri olan St Vitus katedralini de gezebilirsiniz.
St Vitus Katedrali

Kalenin arka tarafında altın yol adı verilen yerde Kafka'nın evi bulunmaktadır. Bu da dipnot olsun.

Gelelim her yerde Franz Kafka'nın izlerini adım adım hissettiğiniz bu şehir de benim çok sevdiğim manzarayı da seyre dalmak için çok güzel olan bir noktaya;

Lobkowicz Palace Cafe

Bu nezih kafede dinlenmek ve limonatalarınızı / kahvelerinizi yudumlarken tepeden manzarayı seyre dalmak içindi. Rehberimiz önerdi, biz de iyi ki gittik dedik. Tavsiye edilir.


Gelelim kaleden çıkıp, old town'a. "Ah bu ne kalabalık" naralarında bulunabilirsiniz. Ancak buna değceği için çekilir :) Çünkü çoğu aktivite dahil şehrin kalbi burada.

Kafka müzesinin bahçesinde gördüğümüz doğu ve batıyı simgelediği söylenen işeyen enteresan heykeller :)

Not: Bu şehrin havasını koklamadan önce okudunuz mu, okuyor musunuz bilmiyorum ama Franz Kafka'yı muhakak okuyun, onunla ilgili çok fazla şey söylemeye gerek yok diye düşünüyorum...

MALÁ strana KÖPRÜSÜ-Aşk KİLİDİ

Köprüde kilit bağlama geleneği pek çok ülkede var da bu romantik şehir de olmaz mı? :)


Ve Prag'ın simgelerinden kuklalar her yerde:


Bir oturup, soluklanmak için bu şehir idealdi evet.Deneyin, tavsiye ederim.

Prag'ın geleneksel tatlısı Trdelnikl her adım başı bulabileceğiniz şekilde yer alıyor(60 kron adeti) ya da kızarmış patates cipsini yerken gezintiye devam edebilirsiniz. Yine 1 topu 1 Euro'luk renkli dondurmalar tercih sebebi olabilir. Ancak şehrin merkezinde şişe takılmış domuz çevirmeler de çok hoş bir izlenim yaratmıyordu, tabi tercih meselesi.

              

Charles Köprüsü(Karl Köprüsü)

Prag'a yolu düşen bir insan bu köprüden geçmeden buradan gidemez denilen nokta Charles Köprüsü.Yine tarih yine tarih var üzerinde. Bu romantik şehrin böyle tarihle iç içe olması zaten onu diğerlerinden ayıran.Köprü üzerinde Dini ve tarihi bir sürü heykel bulunuyor. Vlata nehri( ki ben bu nehri en az Tuna kadar sevdim.) tüm güzelliğiyle akarken, bir de müzik eşlik ediyor siz geçerken, tadından yenmiyor. 
Köprü de 30 tane heykel bulunuyor ancak en popüleri aşağıda gördüğünüz, Aziz John Nepomuk heykeli. 
Rehberimiz tarihleriyle ilgili bilgiler verirken çok kısa:)


Dram içeren bir hikaye Aziz John Nepomuk'un hikayesi öyle ki Rahip Nepomuk'un sonu heykelin bulunduğu noktadan nehre atılmasıyla ve Aziz mertebesine yükselmesiyle sonuçlanıyor. Heykelin altında köpek ve kadın figürleri var. Bunlara dokunulduğunda Prag'a yeniden gelineceğine ve dileklerin kabul olunacağına inanılıyor. Bizde dokunduk Prag'a yeniden gelebilmek için dilekten çok daha fazlasına ihtiyaç olsa da her şey biraz inanmakla başlamaz mıydı:) 

Kaleyi seyre dalmak için eşsiz bir manzara, köprünün akşamı ise bundan çok daha ihtişamlı. Burası bana izledim bir filmi anımsatıyordu; Karşı pencere.


Dilenciler aşağıda gördüğünüz şekilde. Köpek duruşu ile dileniyorlar. Bu insanların acıma dürtülerini arttırmak içinmiş. Ne yalan söyleyeyim üzüldüm, eminim ağrılı bir eylemdir bu ancak dikkatimi güzel giyimleri de çekmedi değil:)



Tabi ki sanatta her yerdeydi.


Dünyanın tescillenmiş en dar sokağı:

Kafka müzesine giden yolda rehberimiz diyor. E bir fotoğraf hak ediyor. :)


Astronomik Saat Kulesi (Old Town)

Prag'a gelmişseniz bura şarttır ki zaten görmeden gidebilir misiniz bilmem:) Saat kulesi yol tarifinde şuradan dönünce denilen ana yer var ya hah işte odur. Bir gösteriye denk gelemedik ne yazık ki, öncesinde okuduğum bilgilerde bu durumdan bahsedilirdi. Ama saatin işleyiş prensibi başlı başına bir olay zaten.

Saatin üzerinde 4 tane figür var. 
  • Elinde ayna olan figür kibri,kendini beğenmişliği anlatır. (Bir elimde cımbız bir elimde ayna umurumda mı dünya misali:)) 
  • İskelet figürü tek gerçeğin ölüm olduğunu,
  • Elinde altın kesesi olan Yahudi; aç gözlülüğü,
  • Mandolin çalan figürse, eğlenceyi temsil eder.
Animasyon iskeletin her saat başı zili çalmasıyla başlarmış. Diğer sembollerde hareket ederken ölümü reddedermiş. Animasyonuna denk gelmeye gerek yok, öğrendiğimde de etkilenmiştim, ne kadar anlamlı.




Sanki saati koruyan askerler gibi çıkmışım:)                                        Fotoğraflarda doğal senkronizasyonu severiz:)

Ne güzel olmuştu, meydanda Hintlilerin Hare Krishna'sına denk gelmek. Bir anda Prag sokaklarını renklendiren bu eğlenceye eşlik etmiştik:) Prag sokakları zaten sürpriz dolu. Meydanda konsere de denk gelmiştik:) Adını unuttuğum o kaykaya benzeyen elektronik aletleri denemiştik, çok keyifliydi. Saatlik kiralayabiliyorsunuz.

Yemek molamız Pizza in Piazza:

Meydanda karnımızı doyurmak için güzel bir tercih seçtiğimizin farkına vardık. Pizza değil ton balıklı sandviç yemiş olsak da hem manzara hem sohbetimiz fazlasıyla karın doyurucuydu.Fiyatlarda uygun böyle bir yerde ki emsallerine göre tavsiye edilir.(Emin olun hemen hepsinin fiyat piyasasını öğrendikten sonra verilmiştir bu karar.:))

Ya da arka sokaktaki KFC ve KFC'nin karşısında ki küçük pizzacı ki ben burayı çok sevmiştim tercih edilebilir diğer yerlerden. Tabi yine geleneksel yemekleri olan Gulaş ya da Gulaş çorbasını da deneyebilirsiniz. Ben Budapeşte'de ve Cesky Krumlov'da tadına bakmıştım, çok damak tadıma hitap edemese de çoğu insan severek yiyor.Tercih edilebilir.


Çarşı-Pazar her yer Kristal
Başlıktan da anlaşıldığı üzere Prag demek kristal demek. Çeklerin içkisinin sudan ucuz olduğunu duyarsınız bir de kristalinin önemini. Aman ha bence kukla tamam ama hatıra olsun diye matruşka bebek almayın, artık her yerde varlar Türkiye'de kilerin aynısı ve orada çok daha ucuzlar benden demesi:) Rusya neyse de Prag'dan başka şeyler alınabilir.

Yağmur biraz baş gösterdiğinde şehrin ünlü bir restoranında da  değişik bir anı yaşamıştık.(Dışarıda oturma isteği konusunda.) Ancak her millette nazik ve kaba insanlar, böyle anektodlar olur, bu yüzden tüm halka mal etmek yanlış olacağından hep güzel şeyleri barındırmaya çalıştım yazımda:)

Burayı gelmeden önce akrabamız da demişti blue mağazası kristal alışverişi yapılabilir. Ancak şimdiden deyim, çok uygun değiller, alacaksanız hazırlıklı gelin:)


Hediyelik ıvır zıvır, küçük hatıralıklar için bir cadde boyu iki taraflı ayrılmış, fiyatlarda da uygun olanlar var.

Tančící dům(Dans eden ev) 

Tur otobüsümüzle geçtik 2 kez önünden. Şu an sigorta şirketi olarak kullanılan bu binanın yapısı gerçekten enteresan. Ama akşam merkezde dans eden binayı nasıl görebiliriz diye bize soran Türkler'den sonra anladık ki bu mimarinin peşinden gelenler de oluyor. Belki arabayla etrafından geçtik diye belki hava kararmamıştı akşam resimleri daha güzeldi ondan aman aman da etkilenmedim yani ama mimariye de çamur atamam:)


Vyšehrad Kalesi


Tek kelime özetliyorum: Bayıldım. İçindeki mezarlık, kilise, ve o nefis Vlata nehirli şehir manzarası. Prag'In en sevdiğim noktalarındandı. Kaldı ki uzun süre bir kısmımız buraları keşifle geçirdik. İyi ki! Kalabalık değil, gizli bir cennet gibi. Ağaçlarından güzel elmalarını da yedik, çok güzeldi çok!:.

 

Mezarlığını saat 4'e kadar gezebiliyorsunuz. Edinburg'ta ki mezarlıklar gibi çok etkileyiciydi.

 

Şu manzaraların huzuru bambaşkaydı.

Seyir noktasında resmen huzuru ve sadeliği seyre dalmıştık saatin nasıl geçtiğini anlamadan.


Çocuk park alanları da vardı bu yemyeşil bahçelerin arasında e bende çocuk sayılırdım. :)


The Jewish Quarter (Josefov)- Prag Eski Yahudi Mahallesi

Old Town'a çok yakın olan bu mahalleye şehri gezerken yürüyerek girmiştik 2 kere. 2.si daha detaylı bir yürüyüş olsa da Sinagogların içine girmedik, bir dahakine nasip olursa daha detaylı gezmek isterim burayı.Cumartesi günleri kapalı çünkü Yahudilerde Cumartesi kutsal gün olduğu için çalışmakta yasak. Tarihi, sinagogları, belediye binaları, lüks mağazaları, düzenli mimarisi, Avrupa'da ki en eski Yahudi mezarlığına sahip olması gibi pek çok şeyi barındırıyor. Fotoğraf çekmek için şarjımın bittiği anlara denk gelmiş olmalı ki aklımda kalan anıların ötesinde fotoğraflarımı bulamadım. Ancak muhakkak buralara gelmişken burayı da görmenizi tavsiye ederim.


Akşam Vlata Nehri'nde tekne turu:

Muhakkak yapılması gereken bir aktivitedir. Az bir indirimle 10 Euro'ya bireysel faydalanılan bu aktiviteyi yapmadan Prag'dan dönmeyin.



Videolarımın boyutu büyük olduğu için güzel olanları ekleyemedim. Ancak daha güzellerini yaşayarak deneyimleyebilirsiniz.



Bir ara biz turdakilerle ön bölümde manzaraya sıfır noktadaydık, unutulmayacak bir anı olarak kazındı. :)

Tekne turundan sonra Prag'ın akşamını çok daha güzel gezme fırsatı bulmuştuk ki yine çok keyifli zamanlar geçirmiştik.
Bazı şehirlerin akşamı muhakkak yaşanmalı. Prag onlardan biri.


 
Tüm ihtişamıyla Prag akşamında biz.

Epey yorgunluktan sonra otele dönüş zamanı gelmişti. Ee epey yürümüştük. Soranlar olacaktır, hangi otelde kaldık diye bahsedeyim; Hotel Krystal. Burası çoğunlukla yüksek lisans öğrencilerinin kaldığı yurt olarak kullanılan, ancak bulunduğumuz süre boyunca başka turları da konuk eden bir otel. Metroya çok yakın, şehre biraz mesafeli. Ha reytingini sorarsanız; turdakiler özellikle de kalabalık aileleler çok memnun kalmadı ancak ben tek kişilik odalarda kaldığımdan mıdır bilmem ama konakladığımız her oteli temiz ve rahat buldum. Bu da seyahat boyunca benim şansım olsa gerek.

Prag'a dair yazabileceğim çok anı, çok fotoğraf kalsa da iş günü öncesi temel şeylerden bahsetmeye çalıştım."Tekrar gider miydin?" sorusuna öncelikli olarak oraya giderdim diyemem diye cevaplardım çünkü bakınca dolu dolu 3 gün geçirmişiz. Ama "Yine ve yine gidilesi bir şehir mi?" sorusuna gönül rahatlığıyla evet cevabını veririm. :)

Umarım siz de gezerken olduğu gibi okurken de keyif alırsınız. Bir nebze faydası dokunursa ne mutlu bana:)

Haftaya çok ama çok sevdiğim güzel şehir Karlovy Vary'de görüşmek üzere...

Mutlu seyahatler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır.  Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı. Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı. Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de. Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü. Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok ge...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...