Ana içeriğe atla

Hâlâ Öğreniyorum🌿

Herkesin öğrenme motivasyonu elbette farklıdır. Kimi için bu motivasyon içsel bir keşif süreci, kimi için dışsal beklentiler ya da sosyal bağlardır. Bazıları yalnızca merak ettiği için öğrenir, bazıları bir amaç uğruna... Benim içinse bu tek bir kategoriyle sınırlanamayacak kadar çok katmanlı.

Ama galiba en baskın olanı “anlam arayışı” - içten gelen, derin bir keşfetme isteği. Bazen annemin göbek bağımı üniversiteye gömdüğünden şüphe ederim. :) Yeni şeyler öğrenmeye, yeni şeyler denemeye olan merakım; yaş aldıkça azalmadı, aksine arttı.

Yaşla birebir paralel ilerlemeyen bu yolculukta eminim benden çok daha meraklı, iştahlı olanlarınız da var. Derinleşmeyi savunup, tek bir uzmanlık alanında ilerlemenin doğru olduğunu düşünenler de.

Ben “herkesin doğrusu kendine” diyenlerdenim. Size bir reçete veremem; "doğru malzemeler şunlardır" diyemem, çünkü bana göre herkes biricik ve herkesin formülü de kendine özgü.

Ama biliyorum ki, mesleğim gereği tanıdığım ve tanıştığım pek çok genç var. Bir Y kuşağı bireyi olarak, çok sevdiğim Z kuşağını da, bizi yetiştiren X’i de es geçmeden, bendeki öğrenme motivasyonlarını belki birilerine ilham olur diye paylaşmak istiyorum.

Edebiyat ve şiirle iç içe geçen bir çocukluk… Kodlamayla geçen bir ergenlik… Ne istediğini bulmak için pek çok şeyi deneyen bir üniversite süreci…

Ardından gelen iş hayatı ise, evde artan akademik kitap yığınları, bitmek bilmeyen meraklar ve zaman zaman beni bile ürküten o “sonsuz öğrenme iştahı” ile devam etti.

Öğrenciliğimde yer aldığım sivil toplum kulüpleri, çocuklar ve gençlerle çalışmaya olan sevgim, işle paralel yürüttüğüm diksiyon, yaratıcı drama ve dil kurslarım…

Yeni yerler keşfetme tutkum, kültürel merakım ve gastronomi sevgimle harmanlanan tutkum. Sanatla kurduğum bağ, yazmaya olan bitmeyen sevgim, bir dönem kendi kendime deneyip sürdürdüğüm radyo yayınlarım… Dans, sporun farklı dalları (koşu, kick boks, kürek, yüzme, yoga...) derken, sürekli şu sorularla karşılaştım:

“Sen hep böyle misin? Sürekli bir şey mi öğreniyorsun?”
“Yorulmadın mı, sıkılmadın mı Aslı, yeter artık biraz dur. "

"Bu okullar hiç bitmeyecek mi?” :)

Hatta bazen oturup kendim de düşünüyorum.

Sosyal medya hesabımda ve blogumda “Aslı’ma Yolculuk” dememin sebebi de tam olarak bu aslında.

İçimizde öyle zengin bir dünya var ki… Hep dışarıda, onu çiçeklendirecek, bir bahçeye dönüştürecek yerler arıyoruz. Oysa o bahçe, bizim içimizde. Bahçeden öte; bir botanik orası.

Yerimde saymak beni hep korkutmuştur. Aynı şeyleri tekrar ederken zihnimin sessizleşmesi, kendime dair ipuçlarının yitip gitmesi… Belki de özünde, yenilenmeyi sevmem cevabın ta kendisi.

Evet, zaman zaman yorgun düştüğüm oluyor. Ama öğrenmek ve öğrendiklerimi hayatıma, işime, çevreme yansıtmak… İşte o hâl beni gerçekten besliyor. Ne zaman beni beslemeyen, geliştirmeyen bir yerde bulunursam içimdeki botaniğe sığınıyorum.

Peki ya sen değerli okuyucu?
En son ne öğrendin ya da neyi denedin?
Ne zamandır aklında olan ama hep ertelediğin şey neydi?
Bu ara seni heyecanlandıran bir şey var mı?

Bana sorarsan…
Ben hâlâ öğreniyorum. Hâlâ arıyorum. Ama en güzel kısmı da bu galiba. 

Chatgpt'nin gördüğü Aslı'yı da aşağıya iliştiriyorum, çok sevdim. ❤️

Ömür boyu öğrenmeyle kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki doğdum / Versiyon 32 - Londra 🎊

32 sene. Dile kolay ve her sene için biriktirdiğim şükür sebeplerim var. Bu yıl yeni yaşın arefesinde yine özlediğim abimle kavuşmayı İsviçre’de başlatıp, Eylül’ü kapatırken akrabalarla düğün buluşması Almanya ve yeni yaşın ilk gününe planlanan Londra seyahati. Kendime verebileceğim en güzel hediye hep deneyimler oldu hayatım boyunca. Durmayı sevemedim, hareket hiç eksilmesin diledim sağlık oldukça 🙏 İyi bir insan olma gayemi farklı deneyimlerle buluşturuyorum. Geçen yıl doğum günümü Paris’te geçirirken aşk dilemiştim, elbet artık birinin varlığı ama ötesinde gördüğüm her şey de aşk, tıpkı Paris’te hissettiğim özel anlar gibi. Bu dileğim 2024’te yerini buldu diye hissediyorum. 😊 Şimdi Londra dileğimi düşününce; hayatımın; mental, ilişkisel, kariyer ve vizyonu en güçlü ve farkındalıklı yolculuğunu diliyorum.  Londra'ya gelecek olursak nefisti. Huzurlu bir Ekim ayı kattı bana. Bolca tavsiyeler çıktı hem gastronomik hem turistik. Bunları ayrı bir yazımda sizlerle paylaşacağım, ...

La Finestra Di Fronte(Karşı Pencere)

Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi  Türk-İtalyan senarist yönetmen olan Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı bir filmi La Finestra Di Fronte yani Türkçe adıyla Karşı Pencere. Benimde zaman zaman müzik çalarımda Gocce Di Memoria'nın çalmasıyla  aklıma gelir. Sezen Aksu’nun büyüleyici sesiyle başlayan film kapanışında ise Georgia’nın seslendirdiği çok başarılı bir şarkı Gocce Di Memoria’yı kazandırmıştı hayatlarımıza. En azından benim hayatıma.Tango sahnesinde Historia de un amor ise başka bir şaheserdi notaların dile gelmesinin hikayesiyle... Bu film, karşı pencereden aşka bakmayı anlatır. Giovanna karakteri ve yasak aşkı. Karşı çıkarız kabul etmeyiz. Ama aşktır ya da ilgisizliğin ilgi arayışıdır. Başrol oyuncusuna kızarız yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. Filmi izledikçe de sanki biraz daha anlamaya başlarız onu. İlgi duyduğu komşusu ileyken bu kez de kendisine, evine, çocuklarına karşı pencereden bakması artık hikayeyi ba...