Üniversitede ki ilk dersinizi hatırlıyor musunuz? Ben anımsıyorum en azından Tansu hocamızla ilk dersimizi.İçeriye uzun boylu,dimdik bir adam girmişti ilk izlenim yılların verdiği tecrübeyi dik omuzlarında ve kendinden emin gözlerinde taşıyor olmasıydı. Bilim diyordu başta bilimle bağdaştırılmayacağını sandığımız bir anlatı gibi gelse de hepimiz pür dikkat zevkle dersin etkisindeydik.Yabancı kültürler, mantıklı temele ve yaşadığı deneyimlere dayandırdığı örnekler...Sonuçta bir Profesör ne var bunda deseniz de başka bir şey vardı.Bugün durup bir kez daha düşündüm anlatmaya çalıştığı şeyleri... Çok fazla ödev verişi,sınavdan önce hazırlattığı çalışma kağıtları ve bir o kadar zekice hazırlanmış ingilizce sınav soruları,ansızın sözlü sınava tabi tutması...Hayır anlatmaya çalıştığı bizi daha bilgili yapmak adına şeylere dayalı değildi anlatmaya çalıştığı tek bir kelimeydi: " Düşünün " size sunulan ya da sizin sunduğunuz salt bilgi yetersiz ve düşünürseniz tek bir doğru olm
İstanbul Üniversitesi yüksek lisans yolculuğunu bitirmiş, iş hayatında İK'cı, hayatının yarısı yolculuk olan, yazmayı, seyahat etmeyi, müziği, yemeği seven bir de etrafındaki güzel insanlarla huzurlu bir hayatı yeğleyen, zamane olamayacak kadar geçmiş yaşıyla ancak hâlâ seksek oynayacak kadar çocuk ruhuyla, hayatın ona getireceği güzelliklerin geleceğine inanıp çabalayan,hepsinden öte kısacası iyi bir insan olmaya çabalayan evrendeki milyonlarca noktadan biri.