İkinci bölümle karşınızdayım, hazır mısınız? Şimdiden söyleyeyim bu yazıyı belki 5-6 bölümlük sürecek bir seri şeklinde yazabilirim akışa bağlı. 😀 Siz 'Şarkısı ne Aslı bu yazının?' demeden hemen aşağıya ekliyorum. Oscar Anton- 'Ophelie' hani bazen sürekli çaldığım, hiç susmayan o şarkı. Bir gün 'aşk' konulu bir yazıma fon olmayı hak ediyordu. Ophelie, başrolümüzün hayatındaki insan ve ona aşık olmadığını, başka birini sevdiğini itirafı. Aşık olduğu kişiye gidince iş işten geçmiş midir, hikaye nasıl şekillenmiştir sizin hayal gücünüzle şekilleniyor. Biraz buruk tabi fakat özgürleşmeye koşuş şarkısı gibi hissi bende. Aşk, tam da özgürleştiren bir şey değil mi ruhları. Özgürlüğüne epey düşkün biriyim. Fakat özgürlüğümü çok da yaşayabildiğimi söyleyemem. Hayat siz neyi önemserseniz oradan sınava tabii tutar. İkili ilişkilerde benim için en önemli şey 'güven' derim. Bilin bakalım en büyük sınavları nereden yaşadım? 😀 Deneyimleyen biri olarak size tavsiyem;
İstanbul Üniversitesi yüksek lisans yolculuğunu bitirmiş, iş hayatında İK'cı, hayatının yarısı yolculuk olan, yazmayı, seyahat etmeyi, müziği, yemeği seven bir de etrafındaki güzel insanlarla huzurlu bir hayatı yeğleyen, zamane olamayacak kadar geçmiş yaşıyla ancak hâlâ seksek oynayacak kadar çocuk ruhuyla, hayatın ona getireceği güzelliklerin geleceğine inanıp çabalayan,hepsinden öte kısacası iyi bir insan olmaya çabalayan evrendeki milyonlarca noktadan biri.