Ana içeriğe atla

Aşk-Üçüncü Bölüm

3.bölümle karşınızdayım. Voleybol maçının bitmesini bekledim, ülkece kilitlendik filenin sultanlarının maçına şampiyon olduk, gururlandık. 💖 Zaten bende akacak sözcükler, zihnimde beliren şarkı hazırdı. (Son anda müzik değişti. 😀) Hemen yazıyı okurken size eşlik etmesini istediğim ve çok sevdiğim bu şarkıyı aşağıya bırakıyorum ve sebebini açıklayacağım:

Aretha Franklin- I say a little prayer / Neden bu şarkı zihnimde belirdiden önce kısaca şarkıya çevirisiyle bakalım:

The moment i wake up before i put on my makeup i say a little pray for you... (Uyandığım an makyajımı yapmadan önce senin için küçük bir dua ediyorum.)

Forever and ever, you'll stay in my heart. (Sonsuza dek kalbimde kalacaksın.)

And i will love you. Forever and ever, we never will part... (Ve ben seni daima seveceğim. Sonsuza dek biz asla ayrılmayacağız.)

Together, forever that's how it must be. To live without you would only mean heartbreak for me... (Beraber, sonsuza dek böyle olmalı. Sensiz yaşamak demek benim için hayal kırıklığı demektir.)

My darling, believe me for me there is no one but you. Please love me true... (Sevgilim inan bana senden başka kimse yok benim için. Lütfen beni gerçekten sev.

Answer my prayer now. Say you'll love me true... (Dualarımı yanıtla şimdi. Beni gerçekten seveceğini söyle.)

Bu şarkı; aşkı, inancı, ruhların birleşmesini, arada engeller, ayrılık varsa da kalbimde sadece sen varsınlı, 'beni gerçekten seveceğini söyle' ile gerçekten sevilmeye inanmak istemeli, yakarışlı. Aşkta çok seven bir tarafın samimi sözleri. Böylesi 3.bölüme yakışır dedim.

Tabi aşk toz pembe evrelerden oluşmuyor, ilk iki bölümde biraz değindim. Çünkü çoğunlukla idealize olan; iki kişinin yaşadığı ancak mevcutsa çok sesli koro gibi çevrenin müdahale ettiği bir hali alıyorsa dualar edilmeye başlanıyor bu şarkıdaki gibi. Bu bölümde biraz aile, arkadaşlar, iş, hayaller, 3.kişiler yani tüm diğer faktörlere değinmek isterim.

İçlerinden en az biriyle ilgili bir olgu yaşamışsınızdır. Mesela bir zamanlar arkadaşlarımın yorumları nedeniyle kalbimin sesini kısıp, onların sesiyle kararımı etkilediğim evreleri yaşadım ancak bunu şu an toyluk olarak adlediyorum. Zira aklının ve kalbinin sesini, ne kehanetler ne ailen ne arkadaşların kısacası seni seven kimse kısamaz, kısmamalı. Sadece alınan / alınacak karara destek olunmalı neticede hikaye senin hikayen. Elbette herkes 'Üzülmeni istemiyorum' bakış açısıyla karışıyor/yaklaşıyor olabilir farkında olmadan ancak hikayeyi iki kişi yaşadığında üzülünülecekse de sorumluları sadece 2 kişi olduğundan yükü de daha hafif oluyor. Diğer türlü 'karma' dediğimiz hadiseye açık bu konu. -Karma, bir şeyin yeri değiştiğinde önceki yerine gelene kadar oluşan değişimdeki etkiye tepki göstermesi. - İlahi adalet de bozulan her olumsuz döngü için karışan herkes içim işlemeyi tetikte bekler.

Tabi bu kalp ve beyin sesinin kısıklığı belki biraz yaşla da bağıntılı. Bir kadının aklını ve kalbini dinleyebildiği en özgür ve en doğru zamanlar sanki 30 ve sonrasında başlıyor. (Not: Henüz 30'um) +1'e 1 ay kaldı. Özgürlüğü değilse de kararlarımı, hislerimi, neyi isteyip neyi istemediğimi savunabilecek olgunlukta ve aynı zamanda derinlikte olduğumu hissediyorum, 30 güzel. +1'i bilmiyorum ancak ona da bir aksilik olmazsa Paris'te girmeli olunca bomba gibi geliyor diye hissediyorum. 😀 Mesela benim için en güzeli 27 en zoru 29'du. Yani sözün özü 20'ler de biraz ses cılız, daha çok çevre etkili olabiliyor. Hayatının sorumluluğunu 20'ler de kendi kararlarıyla alabilenleri tebrik ederim. 🌸😀

Aileye gelecek olursak; elbette bu dünyada seni annen ve babandan daha fazla seven bir canlı olması çok zor. Fakat zaten kendimizi seviyor olsak anne ve babanın hayatımıza etkisi değil 'katkısı' olabilir ancak. Kararlarımıza saygı duyan ebeveynler biz kendimizi sevdiğimizde gelişiyor. Kendini sevmediğinde yönlendirmeye, müdahaleye, kısıtlanmaya açık oluyorsun. Kişisel alanına her müdahale çok sevdiğin insanlardan da gelse özgürlüğe baskı ile geçen ömür 'keşke'lerle dolu yıllara sebep. Burayla ilgili de pek çok örnek verebilirim fakat yazıyı yine tadında bırakıp 4.bölümde farklı hasbıhaller yaparız diye düşünüyorum. 

Arkadaşlar, aile dedik gelelim iş hayatı ve hayallere. Bazı insanlar parayı aşkın önüne koyar. Para hırsı sevdiği insanı tercihinin önüne geçtiyse zaten geçmiş olsun. Bu durumda sanılır ki kalıcı zaferler hayatına gelecek refah ile olacak. Oysa bir ömür karmasının para olacağını söylesem ona yok ya der şimdi okurken ancak er ya da geç ne yazık ki hiç şaşmaz.. Ne demiştim ilk bölümde; neyi büyütürsen oradan sınanırsın. Paranın imtihanın olmaması için 'Zengin biri olsun da nasıl olursa  olsun zihniyeti olmamalı. Bir ömür paylaşacağın insanın senle ortak aklı, zevkleri, hayalleri, tutkuları onun sahip olduğu paradan daha kıymetli. Para iki bereketli kişi akışıyla oluşan, büyüyen, artan bir olgu. O yüzden derler ki bazı insanlar zengin değil ancak bereketlidir, bolluk, güzellik getirir. Dokunduğu insana iyi gelir. Hani derler ya hayatına öyle biri girdiğinde 'Sende bir güzellik var.' Önemli olan 'bereketli olmak.'

3.kişiler, yani ilişkide ki diğer taraflar. Bu özetle; aşkın 3 kişilik yaşanamadığı gerçeği. Buradaki 3 kişiye de geçmiş olsun. Hepsi nasibini alacak, biri sadece sevip acı çekerek, biri aldatarak, biri farkında olmadan ağır aldatılarak ancak gerçek şu ki üçü de aldatılarak (aldatan kendini de aldatmış olduğundan) taraflar komple bir yanılgıda. Ve bu sarmal belki de 'karma'yı getirecek. 

Son olarak konudan bağımsız bir gözlemle; bugün metroda genç bir kız, sevdiği kişi olduğunu düşündüğüm çocuğun omzuna başını koymuştu, sıkıca sarılıyor ve gözleri kapalıydı ancak çocuğun omzuna gözlerinden usulca yaşlar süzüldü. Çocuğunsa başı öne eğik, dalgın düşünceli ve hüzünlü bir haldeydi. İçim çok tuhaf oldu dilek diledim o kız için. Okursan yazımı; sevgi, aşksa mesele bir yolu bulunur engelleri aşmanın. Yeter ki aşmak isteyin zira değilse de takmayın.. 💖

Güzel kalplerde yorulmadan geçsin ömürlerimiz, bir de sevenler kavuşsun. Karmalar bitsin, özgürleşilsin, kendi kararlarınızı kendiniz alın ve aşkla kalın. 🌟

Kalbinize selamla, 4.bölümde görüşmek üzere. 💖

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İşe Yarar Bir Şey filmi incelemesi

                                                                                                      31.10.2017/ 00:25 -Yazı defterimden Ekim'i kapamadan bir Ayla bir işe yarar bir şey vardı meraklardaydı, giderdik. Pelin Esmer- Barış Bıçakçı ortak yazımı ( Barış Bıçakçı, bir parantezden fazlasını   hâk eder hemen her kitabını okuduğum, çok sevdiğim bu yazarla hiç görmediğim Ankara'yı bile sevmiştim... Başka bir yazımda sadece ondan bahsedeyim  ne dersiniz?) Başak Köklükaya'nın güzel oyunculuğu(Gülerken bile samimiyeti işliyordu şair rolüne hakkını verircesine...) Filme dair; sanat kaygısı olmayan, nakış gibi işlenmiş betimlemeleriyle daha çok kitap okuyormuş hissi uyandıran, bitince de bitti mi şimdi dedirten, sanatsal çokça da şiirsel bir yolculuk hikayesi, biz çok sevdik tavsiye edilir. Film kısmen bir iç muhakeme çokça kendini dinleme içeriyor. Tıpkı hayatlarımızı sığındığımız kutular ardında yaşarken, pencereden bakıp o kutuyu terk etmek isteyişlerimi

Paris🗼 Doğum günüm ve kendime yolculuk - 1.Bölüm ☘

Tarihler 30 Eylül'ü gösterirken hem yeni yaşımı orada kutlamak hem de ilk tek başıma yurtdışı seyahati deneyimi için en güzel yolculuğa çıktım diyebilirim. Blogumda seyahatlerimi detaylıca yazarım bilirsiniz sonrasında sizlere de rehberlik etmesi için. Elbette bu yazı da Paris seyahati planlayanlar için yön gösterici olacak ikinci bölümde seyahate dair tavsiyeleri paylaşırken şu anki bölümde bu seyahatin benim için anlamından ve bana kattıklarından bahsetmek istiyorum. Çok şarkımız olacak ancak ilk bölüm için elbette çok sevdiğim 'Edith Piaf -Autumn Leaves' eseri ile başlamak istedim dilerseniz şarkıyı açıp okumaya devam edebilirsiniz: 1.Bölüm: Hadi gelin iç seslerinizi cevaplayım:  Neden tek başına seyahat Aslı ve neden Paris?: Tek başıma yolculuk hep yapmak istediğim bir şeydi. Türkiye'de dahil sadece kışları Antalya'da başarabildim bunu ondan o kadar değerlidir ki orası hatta klasik bir kaç günümü sadece kendime ayırarak geçirdiğim pek çoğuna saçma gelebilecek de

Halkidiki -Selanik - Paralia- Thassos (Yunan topraklarına giriş) 💙

Merhaba, ben 3 yıldır avrupa özlemiyle yanıp tutuşan Aslıhan.  Değerli okuyucu en son Almanya Nürnberg'ten abimin yanından dönüşüm 2020 Şubat sonu ve Mart'ta pandemi patladı... O seyahatim için abim; hep sen getirdin virüsü der canım abim bu yıl yanına yine güzel kardeşi gidecek ve ona mutluluk götürecek. İyi ki bilim insanı ve gezgin bir abim var çok şanslıyım öyle ki İskoçya, Almanya (doğu bloğu) onun vesilesidir. 2 muhteşem anı serisi hediye etmiştir bana. ❤🙈 En son blogta Kopenhag'ı yazmışım. Şimdi hemen başlıyorum. Öncelikle ilk kez Yunanistan'a gideceğimiz için ben bir kaç bölge görmek istedim. Kısa ancak dolu bir 3 güne önizleme olacaktı tabi sonra çok daha uzunu gelmeli. Önce tek başıma Mykonos planlamıştım (konaklamasına kadar) sonra bunu iptal edip daha ekonomik bir turla 2 arkadaş 'İyi ki' dediğimiz devamı gelecek bir seriye adım attık. Bir teşekkür de tur rehberimiz 'Büşra Yurtyapan'a. Genç, dinamik ve uyumlu bir rehberdi. Genelde yabancılar