Tarihler 30 Eylül'ü gösterirken hem yeni yaşımı orada kutlamak hem de ilk tek başıma yurtdışı seyahati deneyimi için en güzel yolculuğa çıktım diyebilirim. Blogumda seyahatlerimi detaylıca yazarım bilirsiniz sonrasında sizlere de rehberlik etmesi için. Elbette bu yazı da Paris seyahati planlayanlar için yön gösterici olacak ikinci bölümde seyahate dair tavsiyeleri paylaşırken şu anki bölümde bu seyahatin benim için anlamından ve bana kattıklarından bahsetmek istiyorum.
Çok şarkımız olacak ancak ilk bölüm için elbette çok sevdiğim 'Edith Piaf -Autumn Leaves' eseri ile başlamak istedim dilerseniz şarkıyı açıp okumaya devam edebilirsiniz:
1.Bölüm: Hadi gelin iç seslerinizi cevaplayım:
- Neden tek başına seyahat Aslı ve neden Paris?:
Tek başıma yolculuk hep yapmak istediğim bir şeydi. Türkiye'de dahil sadece kışları Antalya'da başarabildim bunu ondan o kadar değerlidir ki orası hatta klasik bir kaç günümü sadece kendime ayırarak geçirdiğim pek çoğuna saçma gelebilecek destinasyon oldu 2 yıldır. Seyahatlerimde tek başıma olmama çok engel çıktı ki ya arkadaşlarım gelmek istedi ya cesaret edemedim ya keyif alamayacağıma dair yersiz düşünceler belirdi. Oysa bu dünyada insanın kendiyle baş başa kalıp kendisine yolculuk etmesi ne kadar kıymetliymiş geçte olsa anladım.
Neden Paris?'in cevabıysa; Paris benim hep çocukluk hayalim, beklettiğim, o özel insanla paylaşacağım anları düşlediğim özel bir şehirdi. (Pek çok etken var dinlediğim sanatçılar, sevdiğim yazarlar, izlediğim filmler...) Bundan dolayı hep erteleyip, Lyon'a bile gidip hayır doğru zamana saklayacağım seni dediğimdi. Yeni yaşıma 1 ay kala bu özel insan şu anda yoksa bu hayalini kendinden daha ne kadar mahrum bırakacaksın, en özeli sensin Aslı dedim ve hiç düşünmeden kendime bu hediyeyi vermeye karar verdim.
- Neden doğum gününü orada kutlamak ve yalnız başına geçirmek istedin?:
Kendime verebileceğim en güzel hediye kendime yolculuklar oluyor. Bunu genelde yeni yaşlarımda ya bir yolculuk, ya bir hobi, ya da bir değişimle deneyimletiyorum. Birde burada herkes yalnız olduğum konusunda yanılıyor. Cafe de flore ve Montmartre'de beni hiç tanımayan ancak tanısa bu kadar sıcak yaklaşabilecek nazik insanlar eşliğinde tüm herkesin alkışları eşlinde mumumu üfledim... Yani ben tek başımaydım ancak yalnız değildim..
Şimdi ikinci şarkımız geliyor🌸 (Les yeux noirs- Pomplamoose, The Vignes Rooftop Revival) Biraz hareketlenerek okumaya devam edelim :)
- Neden kendine yolculuk olarak adlandırıyorsun?:
Aslında birey olarak kendi kararlarımızı çoğu zaman kendimiz aldığımızı düşünsek de illaki bu kararların gölgesinde, yansımasında, ya da alınırken yöresinde sesler vardır. İç sesiniz pes edip tamam ya sizin dediğiniz olsun diyebilir. Ne zaman içimdeki sesi dinlesem mutlu oldum ne zaman dışardaki sesi takip etsem içimde farklı şeyler kaldı siz buna ister ukte ister pişmanlık diyin ben başkasını kendinden çok önemsemek olarak görüyorum. 'Senden önce ben' çok kıymetli işte kimimizin bir 30 yıl geçirmesi gerekiyor ki 20'li yaşlarda anlamak zor kabul ediyorum çok fazla çevresel faktör, içsel sesi susturan uyarıcılar var.
Çok değil seyahatten 2 gün önce davetli olarak deneyimlediğim 'Karanlıkta Diyalog-Belirsizliği Yönetmek' workshopunda deneyim sonrası çok güzel geri bildirimler geldi 'Kendini belirsizlik halindeyken çok güzel kontrol edebiliyor hatta keyif alacak şeyler bularak devam edebiliyorsun.' vb. Peki ne oldu da başkalarının gelişim alanı olarak gördüğü bu şey benim güçlü yönüm olarak söylenilmişti. Diyeceksiniz ki envanterler sürekli tekrarlanması gereken şeyler, o dönemin koşulları vs. Elbette bende İnsan Kaynakları disiplininde kendimi geliştirmek ve günün sonunda başkalarına mentorlük/koçluk ve onları en doğru şekilde değerlendirmek ve hatta ışık olmak gayesindeyim. Ancak rasyonel veriler üzerinden olan her şeyde insan yorumuyla şekillenince söylenen her şey sizde vukuu bulacak bir olgu oluyor. Bakın geçmişte bu iki şeyi unutmamışım zira önem verdiğim insanlardan da bu değerlendirmeleri duymuş olabilirim etkisi vardır muhakkak unutmamamın :)
Ancak aynı envanter değişime açıklık çok yüksek vermişti. Farklı kültürlerle bir arada olma vs. bu da aslında farkında olduğum bir durum. Sözün özü; başkalarının sözleri elbette ışık tutmalı, yön göstermeli ve değerli olmalı ancak kendi yolculuğunuzda kendi özünüz ne diyor?
Paris'teki Aslı'ya 30 yaşının son gününde 'Kendinle gurur duy, cesaretin için tebrik et en çok da kendi yolculuğuna sadece kendi sesini dinleyerek çıktığın için minnet duy. Başka bir yerde kendini en iyi halinde temsil edebilirsin, hiç tanımadığın insanlar tarafından takdir edilebilir, görülebilir, değerli hissedebilirsin. Başkalarına geçen samimiyetin için de kendine teşekkür et. İçindeki çocuk atlı karıncaya 30'un son gününde binerken yaşı yoktu. Güvensizliklerle aldığın hasarları güvenle bırakabildiğin için de sarıl kendine. Dünya çok güzel insanlarla dolu, yargılamadan tanımaya çalıştığın için, içindeki bitmeyen keşfetme aşkına, yorulmayan ayaklarına, 12 saattir yollarda olsa da müziği hiç susmayan ruhuna, yorgunluğuna rağmen gülerek dans eden bedenine kocaman bir teşekkür et dedim. İyi ki!
Aldım elime kalemimi defterimi, ışık ışık Eyfel'e karşı akıttım içimdeki ışık dolu yerleri. Parlıyordum, diğerlerinden ayıran vicdani değerlerim içinde kendime minnettardım. 'Fransızlar milliyetçi, ingilizce konuşmaz, yalnız mısın güvensiz Avrupa şehirlerinden biri orası dikkat et vs.' tüm yargıların hiç birine inanmadan gittim biliyor musunuz ve sonuç hepsi yargıdan öteye gidemedi. Kendi sesimle oluşanları paylaşayım sizle; 'Fransızlar naziktir, sizin doğum gününüz olduğunu bilirse kutlar hatta size jest yapıp ısmarlayabilir. Dilinizi bilmese de yardımcı olmaya çalışır, gülümser ingilizcem iyi değilde diyip karşıya geçirir gitmek istediğiniz yeri tarif etmeye çalışır. Biletiniz yoksa kartını basar kısacası yardıma ihtiyaç duyduğunuzda yardım eder. Farklılıkları garipsemez, özgür yaşar, bundan kalabalık bölgelerde her tarzdan insan birlikte uyum içerisindedir...
Şimdi anlıyor musunuz neden kendime yolculuk dediğimi. Tüm bu farkındalık, teşekkür kendi sesimle. En doğrusu, en güvenlisi, en önemlisi. Kendinize yolculuğunuz çok olsun! İyi ki doğmuşum. Tabi bir teşekkür de anneme ve babama; merhametli, sağduyulu ve kendi ayakları üzerinde durabilen annemin ve iyi kalpli babamın yetiştirdiği biriyim neticede şükür.💖🌸
Çok sevdiğim 1.bölümün son şarkısı Le Temps de l'Amour (Aşkın Zamanı) türkçe çeviriyle şuraya bırakıp 2.bölümde size seyahati tabi şarkılarıyla detaylıca anlatmaya çalışacağım. Görüşmek üzere.✨
Yorumlar
Yorum Gönder